Montana Üniversitesi'nden Kenneth Dial isimli evrimci bir biyolog, uçuşun kökeni ile ilgili yapılan yorumlara spekülatif bir evrim senaryosu daha ekledi. Dial'ın iddiası Ekim 2001'de dünya basınında geniş ölçüde yer aldı. Ancak tek bir bilimsel kanıta dahi dayanmıyordu.
Dial'ın tezi, Alectoris chukar türüne ait keklikler üzerinde yaptığı bazı gözlemlere dayanmaktadır. Bu kekliklerin özelliği, bir yamaç veya dik bir ağaç gövdesine tırmanırken uçmak yerine koşmayı tercih etmeleridir. Keklikler bir yandan koşarken bir yandan da hızlarını artırmak için kanatlarını çırpmaktadırlar. Kısa mesafelerde gerçekleşen bu koşuya "Kanat Destekli Yamaç Koşusu" (KDYK) ismi verilmiştir.
Söz konusu yamaç yukarı koşu sırasında keklikler ayaklarının yanı sıra kanatlarını çırpmakta, böylelikle yer çekiminin etkisini azaltmaktadırlar. Ayakları, yeri kavrayacak şekilde tasarlanmış olan bu canlının kanatları da bir yarış arabasındaki rüzgarlık görevini görür. Dial da bu örneğe dayanarak ilk kuşların kanatlarını uçmak için değil, koşmak için kullanmış olduklarını öne sürer. Bu hayvanların, ön uzuvlarını sürüngenler gibi öne arkaya değil, günümüz kuşlarının yaptıkları gibi yukarı aşağı hareket ettirdiklerini varsayar.
Dial, ortaya attığı bu fikirle, 1800'lerden bu yana uçuşun kökeni üzerine tartışan - dinozorların kara canlıları olarak veya ağaçtan ağaca sıçrarken uçmayı öğrendiklerine inanan- iki taraf arasında orta bir noktayı bulmayı amaçlamıştır.30 Ancak bu iddia pek itibar görmemiştir. Los Angeles Bölgesi Doğa Tarihi Müzesi'nden Luis Chiappe, dinozorların keklikler gibi davranıp davranmadıklarının hiçbir zaman öğrenilemeyeceğini ifade ederek konuyu şöyle yorumlamıştır:
Öyle sanıyorum ki insanlar kuşların uçuşunun kökeni konusunda tartışmayı daha uzun dönemler sürdürecekler.31
Keklikler, bir yamaca veya dik bir ağaç gövdesine tırmanırken uçmak yerine koşmayı tercih ederler. Koşarken hızlarını artırmak için kanatlarını çırparlar. Bu şekilde kanatları bir yarış arabasındaki rüzgarlık görevini görür. Bu hareketler ne kekliklerin az gelişmiş olduğunu gösterir, ne de kuşların dinozorlardan evrimleştiğine bir delildir. |
Bir evrimci olan Dial, kekliklerin yamaç koşuları ile ilgili gözlemlerini, hayali dinozor-kuş evriminde bir yere yerleştirmeye çalışmıştır. Dinozorları kuşların atası olarak benimseyen Dial'ın oluşturduğu senaryoya göre, avcılardan kaçan dinozorlar, panik içinde yamaçlara yöneldiklerinde ön kollarını hız kazanmak amacıyla çırpmış, böylece ön kollar zaman içinde kanatlara dönüşmüştür. Dial'ın bu iddiasının yalnızca hayal gücüne dayalı olduğu açıktır. Kuşların tüylerini kısaltarak aerodinamik etkinin azaldığını göstermek, dinozorların sözde uçuşunu gösterme konusuna hiçbir bilimsel açıklama getirmemektedir. Bu daha çok bir evrimcinin, hayali dino-kuş modelini zihinlere yerleştirerek, göz boyamak için ortaya attığı asılsız bir iddiadır. Alan Feduccia'nın Dial'ın iddiaları hakkındaki yorumu ise şöyledir:
Dial'ın çalışması şaşırtıcı derecede zayıftır. Özellikle galliform kuşları, en yüksek düzeyde türemiş uçan kuşlar arasında olmaları ve yerden uçuşa geçebilmek için gerekli olan büyük bir göğüs kasına sahip olmaları nedeniyle, çok kötü (zayıf) bir seçimdir. Bu yüzden avcılar tarafından sevilirler; etleri hem çok hem de iyidir! Vücutlarının %35'i ya da daha fazlası uçuş için gerekli düzen için ayrılmıştır. Karşılaştırma yapıldığında bu oran Archæopteryx'de %8 ya da daha düşük,theropodlarda ise bundan da düşüktür. Öyleyse, bulguları ne anlama gelmektedir? Hiçbir şey!33
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd (övgü) O'nundur. O, herşeye güç yetirendir. (Teğabün Suresi, 1) |
Dahası, kuşların kökeni konusunda evrimcilerin açıklaması gereken, sadece kanatların ve uçuşun kökeni değildir. Bir kuşun aşamalarla geliştiğini kabul etmek, kuşlardaki tüm kompleks yapı ve sistemlerin, tek yönlü akciğer tasarımının, içi boş kemiklerin, tüylerdeki çengel ve tüycüklerin, hafif ama esnek yapının, kuşun sıcakkanlı metabolizmasının ve bu mükemmel tasarımı gözler önüne seren daha pek çok detayın aşamalarla geliştiğini kabul etmek olacaktır ki bu imkansızdır. Ayrıca bu organ ve sistemlere eksik halleriyle sahip olan bir canlının hayatta kalması mümkün değildir.
Tüm bunların dışında, teknoloji alanındaki gelişmeler de uçan canlıların ve uçuşun özel olarak yaratılmış olduklarını göstermektedir. Hayvan genetiği alanında profesörlük yapan Conrad Waddington canlıların kökenini rastlantılar ve kör doğa mekanizmalarına dayandırmaya çalışmanın mantıksızlığını şu sözleriyle ifade etmektedir:
Mükemmel şekilde adapte olmuş biyolojik mekanizmaların evriminin, her biri kör tesadüflerle üretilen gelişigüzel varyasyon setinden birinin seleksiyonuna bağlı olduğunu farz etmek, tuğlaları üst üste yığarak en sonunda kendimiz için en hoş evi seçebileceğimizi ileri sürmeye benzer.34Tüm bu teoriler öylesine sığ mantıklara dayanmaktadır ki, bir canlının uçması için ne kadar çok koşulun birarada olması gerektiği tamamen göz ardı edilmektedir. Kolların kademe kademe kusursuz bir kanada dönüşmesi ve üstün manevra yeteneğine olanak verecek bir tasarım kazanması, kuşkusuz %99'u zararlı olan rastlantısal mutasyonlarla sağlanamayacak kadar hassas bir ayarlama gerektirir. Nitekim bilimsel açıdan böyle bir geçişi destekleyen tek bir bulgu bile yoktur. Üstelik söz konusu canlının, tesadüf eseri faydalı bir mutasyonun isabet etmesini beklerken, yarı sakat biçimde varlığını sürdürmesi evrim teorisinin en temel mekanizması olan "doğal seleksiyonla seçilim"e göre zaten mümkün değildir. Bu imkansızlığın bir şekilde üstesinden gelindiğini düşünsek bile; dinozor iskeletinin içi boş kemiklere, akciğerinin tamamen başka bir yapıya dönüşmesi, uçuş için uygun kasların ortaya çıkması, vücudun aerodinamik bir yapı kazanması, algıların uçuşu mümkün kılacağı şekilde beyinde gerekli değişikliklerin meydana gelmesi ve daha pek çok aşılmaz özelliklerin birarada olması gerekir. Rastlantısal mutasyonların böylesine isabetli seçimler yapması, bu değişiklikleri bir tasarım dahilinde bir canlı türünde biriktirmesi ise akıl ve mantıkla bağdaşmaz. Kuşların rastlantılarla değil, , kusursuz bir yaratılışla ortaya çıktıkları, yani yaratıldıkları açıktır.
Sürüngenden kuşa dönüşüm iddiaları, en başta fizyolojik ve anatomik yönden imkansızdır. Bu nedenle evrimcilerin kuşların kökeni ile ilgili iddiaları hayali izahlardan öteye gidememektedir. |
Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar. Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 26-27)
31. Elizabeth Pennisi, "Uphill Dash May Have Led to Flight", Science, cilt 299, no. 5605, 17 Ocak 2003, s. 329.
32. Kenneth P. Dial, "Wing-assisted incline running and the evolution of flight", Science, cilt 299, 2003, s. 402-404.
33. 10 Eylül 2003, Alan Feduccia'dan email mesajı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder