27 Mart 2010 Cumartesi

KANATLARDAKİ İNDİRGENEMEZ KOMPLEKSLİK


Kuşlar ve sürüngenler arasındaki en belirgin farklılıklardan biri kuşların sahip oldukları kanatlardır. Kanatları oluşturan tüyler önceki bölümde incelediğimiz gibi başlı başına bir araştırma konusudur ve bilim adamlarını hayranlık içinde bırakacak komplekslikte bir tasarıma sahiptir. Ancak bir kuşun tüylere sahip olması, uçması için yeterli bir koşul değildir. Bu tüylerin kanat denilen çatı üzerinde, her iki tarafa eşit dağılarak belirli bir dizilimle yerleşmesi gereklidir. Nitekim tüyleri gelişigüzel dizecek olsanız, kuşun uçması mümkün olmaz. Örneğin tüyler bir tarafta daha yoğun olacak olsa, denge kaybı söz konusu olur ve kuş uçamaz. Ayrıca kanadın katlanıp açılabilir olması, her iki kanadın simetrik olması, uçuş tekniklerini uygulayacak tasarıma sahip olması, uçuş için özel olarak yaratıldığını gösterir.
Bilim adamları önlerinde taklit edebilecekleri örnek olmasına rağmen kuşlar kadar başarılı yapılar meydana getirememektedirler. Akıl ve şuur sahibi insanın -her türlü teknolojiye rağmen- kuşların doğdukları andan itibaren sahip oldukları kanatları taklit edemedikleri düşünülürse, bu canlıların gökyüzünde rahatça uçmalarının Allah'ın bir mucizesi olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Göz, akciğer, kanatlar, hücre gibi kompleks yapıların sözde evrim sürecinde kademe kademe nasıl geliştikleri sorusu, evrimcilerin en büyük açmazlarından biridir. Birbiriyle bağlantılı, biri diğeri olmadan işe yaramayan birçok parçadan oluşan bu yapıların, evrimcilerin iddia ettiği gibi, kademe kademe oluşmaları imkansızdır. Çünkü parçalardan herhangi birinin olmaması, o organın işlev göremez hale gelmesine neden olacaktır. Bilim literatüründe bu özellik "indirgenemez komplekslik" olarak ifade edilir. Yarım bir kanadın organizmaya hiçbir faydası olmayacağından, bu faydasız organ, evrimin kendi iddiasına göre körelecek ve zamanla kaybolacaktır. Bu durum evrim teorisi için aşılamaz problemler ortaya çıkarmaktadır. Ateist evrimci Richard Dawkins'in bu konuyla ilgili itiraf niteliğindeki sözleri şöyledir:
Evrim elbette her zaman aşamalı olarak gelişmez. Fakat … komplike görünür şekilde tasarlanmış objelerin meydana gelişinde aşamalı bir evrim süreci olmalıdır. Eğer bu durumlarda da aşamalı olarak gerçekleşmezse, o zaman evrimin açıklayıcı bir gücü kalmaz. Eğer aşamalar yoksa mucize olması muhtemeldir, bu da yine bir açıklama olmadığını gösterir.88
Evrimcilerin iddialarına baktığımızda kanatların, sürüngenlerin ön ayaklarından geliştiği şeklindeki tutarsız açıklamalarına rastlarız. Bu senaryo özetle şöyledir: "Bazı sürüngenler ön ayaklarında birkaç tüy geliştirdiler ve bunları böcekleri yakalamak için kullandılar. Ancak böceklerin birçoğu, onları ağızlarına götürünceye kadar kaçıyordu(!) Bu şekilde dengesizken, sistem iyi çalışmıyordu. Uçamıyor, ağaca tırmanamıyor ya da yerdeki herhangi bir deliğe kaçamıyorlardı. Bu koşullar altında düşmanlarından kaçmayı başarabilmeleri için bir değişim geçirmeleri gerekti. Tesadüfler de tam bu noktada gerekli değişimleri bu canlılar üzerinde gerçekleştirdi ve onları uçabilen canlılara dönüştürdü."

Masaldan farksız olan bu ve benzeri senaryolar, bu değişikliklerin gerekli yerde ihtiyacı karşılayacak şekilde, bir tasarım dahilinde nasıl birleştiğini açıklayamazlar. Daniel C. Dennet, Darwin's Dangerous Idea (Darwin'in Tehlikeli Fikri) adlı kitabında, Darwin'in, bilinçsiz mekanizmaların doğadaki mükemmel canlıları ortaya çıkarabileceği yönündeki iddialarını "tehlikeli" olarak nitelemektedir:
İşte Darwin'in tehlikeli fikri şöyledir: Algoritma (bir problemin sembolik çözümü) seviyesi bir antilobun hızını, kartalın kanadını, orkidenin şeklini, türlerin çeşitliliğini ve doğadaki diğer tüm harikaları en iyi biçimde açıklamaktadır. Algoritma gibi düşünce yeteneği olmayan, mekanik bir unsurun buna benzer muhteşem şeyler üretebildiğine inanmak çok zor. Bir algoritmanın ürünleri ne kadar etkileyici olursa olsun, altında yatan süreç, her zaman herhangi akıllı bir denetleyicinin yardımı olmaksızın birbirini izleyen, bir dizi bireysel şuursuz adımdan meydana gelir; bunlar "otomatik" olarak tanımlanırlar: bir otomatın çalışmasıdır. Birbirleriyle beslenirler ya da eğer beğenirseniz kör tesadüflerle veya hiçbir şeyle... Gerçekten bunlar tesadüflerle beslenen bir dizi algoritma sürecinin mi ürünüdür? Eğer öyleyse bu süreçler dizisini kim tasarlamıştır? Hiç kimse. Kendisi de kör bir algoritma sürecinin ürünüdür.89

Geçtiğimiz yüzyıl hep Darwin'in aleyhinde gelişmelerle sonuçlanmıştır. İlerleyen teknoloji ve bilim düzeyi Darwin'in, teorisi hakkındaki endişelerini doğrulamış, evrim teorisinin bilimsel bir zemini olmadığını ortaya koymuştur. Darwin, canlılardaki apaçık olan tasarımı inkar etmek adına, köhne bir bilim anlayışının ürünü olan evrim teorisini ortaya atmıştır. Yüzyılın aldatmacası olan bu teori ona ancak amatör biyolog sıfatı kazandırmıştır.
Dennet, "tehlikeli" olarak nitelendirdiği Darwin'in bu fikrini açıkladıktan sonra, Darwin'in sözlerinden doğal seleksiyon teorisini neyin geçersiz kılacağını şöyle aktarmaktadır:
Darwin'in kendisi de Origin kitabının yayınlanmasından kısa süre sonra jeolog Charles Lyell'e bir mektubunda bunu ifade etmiştir, "Eğer Doğal Seleksiyon teorisi kalıtımın herhangi bir aşamasında mucizevi eklemeler gerektiriyorsa, ona kesinlikle önem vermezdim... Eğer doğal seleksiyon teorisine bu tür eklemeler yapmam gerektiğine ikna olsaydım, onu bir saçmalık sayıp reddederdim"...90
Darwin yukarıdaki sözleriyle teorisini geçersiz kılacak bir gerçeğe dikkat çekmiştir: Canlıların kökenini açıklarken mucizevi eklemelere ihtiyaç olması. O dönemde bilim, Darwin'in iddialarının geçersizliğini ortaya koyabilecek bir seviyede değildi. Ancak 20. yüzyılda bilimin geldiği seviye, canlıların tesadüfi mekanizmalarla açıklanamayacağını ortaya koymuştur. Canlılardaki kusursuz tasarımın, örneğin bir kuş kanadının hiçbir ara aşama olmadan var olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu durum Darwin'in endişelerinde haklı olduğunu ve teorisinin geçersizliğini gösteren örneklerden sadece biridir.

Bir kuşun uçabilmesi için öncelikle kanatların, kuşun göğüs çıkıntısına sağlam bir biçimde tutturulmuş olması gerekir. Ayrıca kanatların hem kuşu havaya kaldırmaya, hem de kuşun havadaki dengesini ve hareketlerini her yöne yapabilmesini sağlayan elverişli bir yapıda olması zorunludur. Kuşun kanat ve kuyruk tüylerinin hafif, esnek ve birbiriyle orantılı bir yapıda olması, kısacası uçuşa imkan veren mükemmel bir aerodinamik düzende işlemesi de şarttır. Evrimci iddialar, bu noktada da büyük bir açmaz içindedir: Bir sürüngenin ön ayaklarının, genlerinde meydana gelen bir bozulma (mutasyon) sonucunda nasıl kusursuz bir kanada dönüştüğü sorusu evrimciler açısından tümüyle cevapsızdır.

Uçuşun evrimleştiğini varsaymak, belli aşamalarda kanatların yetersiz olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Ancak "yetersiz bir kanat"la uçmak söz konusu değildir. Uçuşun gerçekleşebilmesi için, canlıda kanatların ve kanatlara destek veren yapıların, eksiksiz ve kusursuz olarak bulunması gerekir. Bu durumu evrimci bir biyolog olan Engin Korur şöyle itiraf etmektedir:
Gözlerin ve kanatların ortak özelliği ancak bütünüyle gelişmiş bulundukları takdirde vazifelerini yerine getirebilmeleridir. Başka bir deyişle, eksik gözle görülmez, yarım kanatla uçulmaz. Bu organların nasıl oluştuğu doğanın henüz iyi aydınlanmamış sırlarından birisi olarak kalmıştır.91
Yukarıdaki alıntıda da belirtildiği gibi, "yarım kanatla uçulmaz". Dolayısıyla eğer herhangi bir mutasyonun bir sürüngenin ön ayaklarında bir değişim yaptığını varsaysak bile, bunun üzerine yeni mutasyonlar eklenerek "tesadüfen" bir kanat oluşabileceğini öngörmek tamamen akıl dışıdır. Çünkü ön ayaklarda meydana gelecek bir mutasyon, canlıya çalışır bir kanat kazandırmadığı gibi, onu ön ayaklarından da mahrum bırakacaktır. Bu ise, canlının diğer türdeşlerine göre daha dezavantajlı, yani sakat bir bedene sahip olması anlamına gelir. Evrim teorisinin iddialarına göre de, doğal seleksiyon bu sakat canlıyı ayıklayacaktır. Harvard Üniversitesi paleontoloğu James Gould da yarım kanat gibi eksik yapıların faydasının olup olmadığını şöyle sorgulamaktadır:
Aşamalı evrime inananlar, çoğunlukla kendilerini bu ikilemden fosil kayıtlarındaki inanılmaz hatalara başvurarak kurtarmaya çalışırlar, eğer binlercesinin arasından tek bir aşama, fosil olarak korunursa, jeoloji sürekli değişimi kaydedemeyecektir. Ben bu iddiayı reddetmeme rağmen… Geleneksel kaçış yolunu kabul edelim ve farklı bir soru soralım. Kusursuz geçişler için doğrudan bir delilimiz olmasa da, belli başlı yapısal değişimler için atalar ve soylar arasında bağımsız olarak yaşayabilen işlevsel organizmalardan oluşmuş ara geçiş formlarından makul bir dizilim icat edebilir miyiz? Faydalı yapıların kusurlu türevleri ne tür bir işe yaramaktadır? Yarım bir çene ya da yarım bir kanat ne fayda sağlar? Ön-adaptasyon kavramı bizim bu kusurlu aşamaların farklı işlevler gerçekleştirdiğini iddia etmemize imkan sağlayan geleneksel bir cevap niteliği taşır... Fakat makul bir hikaye doğru olmak zorunda değildir...çoğu ya da tüm vakalar için bizim bir süreklilik masalı uydurmamıza izin veriyor mu? Belki de sadece benim hayal gücümün eksikliğini yansıtacak olsa da cevabın hayır olduğunu söylüyorum…92
Allah'ın kendilerine verdiği tasarımla, dünyanın "en hızlı" canlıları ünvanına sahip kuşlar...

Günümüzde hangi kuş bilimciye sorsanız size bir kuş kanadının, kendine özgü en verimli uçuş şekline sahip olduğunu söyleyecektir. Örneğin şahin, avını hedef alan dalış uçuşu sırasında 300 km hızla uçmasına rağmen dengesi bozulmaz, hedefini şaşırmaz ve uçuş kontrolü mükemmeldir. Afrika kartalı ise aniden saatte 185 kilometre hızla avına saldırıp, sonra kanatlarını açarak, havada altı metrelik bir mesafede tamamen durabilmektedir. Bu kuşların sadece uçuşları ve hızları değil, aynı zamanda görüş keskinlikleri de hayranlık vericidir. Avının peşinde olan bir kuş kilometrelerce yüksekte, avının üzerinde daireler çizebilir ve keskin gözleriyle onu izleyebilir. Aşağıya doğru aniden saldırırken gözleri odak noktasını kaybetmeden ve göz kırpmadan hedef için otomatik ayar yapar. Böyle bir uçuş için gözle kanatların, dolayısıyla beyin, sinir ve kas sistemlerinin birbirleriyle kusursuz bir uyum ve zamanlama ile çalışması gerekmektedir. Peki bu mükemmel koordinasyon nasıl mümkün olmaktadır? Tüm bu olağanüstü tasarımların bilinçsiz doğa güçlerinin ürünü olamayacağı açıktır. Kuşlar herşeyin Yaratıcısı olan Rabbimiz'in kendilerine verdiği üstün tasarımla uçarlar.

Biyofizik araştırmalara göre, mutasyonlar çok nadir gerçekleşen değişimlerdir. Dolayısıyla, milyonlarca yıl tam gelişmemiş kanatlara sahip bu hayali sürüngenlerin, küçük küçük mutasyonlarla kanatlarının tamamlanmasını beklemeleri her yönden imkansızdır. Üstelik mutasyonlar pratikte hep zararlı etki oluştururken... Tüm bu bilimsel gerçekler dinozor-kuş evrimi senaryolarını geçersiz kılmaktadır.

Evrimci izahlarda en sık karşılaştığımız iddialardan biri, tesadüfi evrim mekanizmalarının canlılara faydalı organlar kazandırdığı şeklindedir. Kimi hayvanların yürüme ihtiyacı duyarak ayak geliştirdikleri, kimisinin uçmanın avantaj sağlayacağını düşünerek kanat kazandıkları, kimisinin beslenme ihtiyacı duyarak zamanla ağız boşluğuna sahip oldukları ve bunlar gibi yüzlerce senaryo anlatılmaktadır. Kısacası Darwinistler hayvanlarda gördüğümüz her özelliğe doğal seleksiyon ve mutasyon mekanizmaları ile açıklama getirmek isterler; fakat sadece birer bilim dışı iddia olan bu açıklamalar, gerçekte canlıların kompleks yapılarının kökenini hiçbir şekilde izah edemez.

Kuş kanadının tasarımı, uçuşu en verimli kılacak şekil ve özelliklere sahiptir. Örneğin kuşlar kendilerini havada ve dengede tutmak için tüylerini kumanda olarak kullanırlar. John H. Storer Scientific American dergisinde her kuşun bir çift kumandası olduğunu ifade ederek, bu kumandaların işlevini şöyle aktarmıştır:
Bunlar en iyi, kuş hareket halindeyken, uçuşun ağır çekiminde görülebilir. Kanatların aşağıya doğru çırpılması sırasında kanat uçlarındaki tüyler kanadın geri kalan kısmına dik açı yaparak, uçuş hattına doğru durur. Bu tüyler kumanda görevi yapar. Bu dönüş biçimini her kanat çırpılması sırasında saniyenin sadece bir bölümünde alırlar. Kanat çırpılması boyunca ise sürekli şekil değiştirirler ve otomatik olarak hava basıncına ve kanadın yukarı aşağı hareketi sırasında değişen gerekliliklere uyum sağlarlar.1
1. http://www.wwy.org/wwy3497.html; [John H. Storer, Scientific American]

Sözde tesadüf eseri oluşmuş şuursuz hücrelerin, kendi aralarında sözleşip, "ne şekilde birleşirsek, bir kanat oluştururuz ve parçası olacağımız bedenin uçmasını mümkün kılabiliriz" gibi bir plan yapmaları, sonra planları doğrultusunda, uygun ölçü ve yapıyı elde edene kadar çalışmaları akıl dışı bir beklenti olacaktır. Üstelik böyle bir durumda kanatları oluşturan hücrelerin diğer organların işlevlerinden haberdar olmaları, onlarla gerekli koordinasyonu sağlamaları da zorunludur. Hücrelerin en uygun yapıyı kazandıklarında ise "bu en mükemmeli, artık duralım" gibi toplu karar almaları söz konusu olmalıdır. Kuşkusuz böyle bir açıklamaya ihtimal veren bir kimsenin aklından herkes şüphe edecektir. Bu tasarımın tesadüf eseri bir canlıda oluştuğunu öne sürmekse, en az bu beklenti kadar akıl ve mantık dışıdır. Ancak evrimciler yaratılış gerçeğini kabul etmek yerine böyle akıl dışı bir ihtimale itibar etmeyi, hatta bundan tartışma götürmez bir üslupla bahsetmeyi daha uygun görürler.

Halbuki tesadüfi evrim senaryolarının karşısında cevaplanmayı bekleyen sayısız soru bulunmaktadır. Örneğin kanat gibi bir yapının varlığından ya da uçma gibi bir yetenekten habersiz olan tesadüflerin canlı için uçma ihtiyacı tespit ederek, bunu kusursuz bir şekilde tasarlaması nasıl mümkün olabilir? Sonra hücrelerin yapısını, büyüklüğünü, şeklini, kısacası her türlü detayını düşünmeleri, diğer hücrelerle aralarında iş bölümü yapmaları, böyle kompleks bir organ olarak kanat inşa etmeleri mümkün müdür? Elbette ki tesadüflerin böylesine bir hayali gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Gerçek ortadadır: Tek başına bir kanat dahi, evrim iddialarını geçersiz kılmak için yeterli bir örnektir. Evrimcilerin bu gerçeği kabullenmemekte direnmeleri, teorinin körü körüne savunulan bir iddia olduğunu ortaya koymaktadır.

88. Richard Dawkins, River Out of Eden, Basic Books, New York, 1995, s. 83. 
89. Daniel C. Dennett, Darwin's Dangerous Idea, Simon&Schuster, New York, 1996, s. 59-60.
90. Daniel C. Dennett, Darwin's Dangerous Idea, Simon&Schuster, New York, 1996, s. 59-60.
91. Engin Korur, "Gözlerin ve Kanatların Sırrı", Bilim ve Teknik, no. 203, Ekim 1984, s. 25.
92. S. J. Gould, The Panda's Thumb, 1990, s.157.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder