27 Mart 2010 Cumartesi

KUŞLARLA DİNOZORLAR ARASINDAKI DİĞER FARKLILIKLAR


Dinozorlar ve kuşlar arasındaki farklılıklar önceki sayfalarda değindiğimiz yönlerle sınırlı değildir. Bunlardan başka, diş ve pençe yapıları, metabolizmaları, kafatasları, yumurtaları gibi daha pek çok açıdan dinozorlarla kuşlar arasında aşılmaz farklılıklar vardır. Bu durum şunu göstermektedir: Kuşlar ve sürüngenler bambaşka tasarımlara sahiplerdir. Her biri kendi yaşam şekline göre özel olarak yaratılmışlardır. Eğer bir sürüngenin bir kuşa dönüştüğü iddia ediliyorsa, bu, masallardaki dönüşümleri hatırlatır şekilde birdenbire olmalıdır. Aksi takdirde evrimcilerin iddia ettiği gibi aşama aşama dönüşüm canlıyı daha mükemmelleştirmez, aksine mükkemmel bir canlıyı daha verimsiz hale getirir. Ancak mükemmel bir canlının genetik yapısının tesadüf eseri yeniden düzenlenerek, bir sonraki nesilde bir başka mükemmel canlı olarak ortaya çıkması imkansızdır. Alan Feduccia da dinozordan kuşa dönüşüm iddialarında birçok problem olduğuna şu ifadelerle dikkat çekmektedir:
Uçuşun, uçuş için kesinlikle yanlış anatomiye sahip olan, kısaltılmış ön bacakları ve dengeleyici ağır kuyrukları olan, böylesine büyük iki ayaklılardan evrimleşmesi, biyofiziksel olarak imkansızdır.98
Parmak yapıları:

Alan Feduccia ve kendisi gibi North Carolina Üniversitesi'nden olan Dr. Julie Nowicki'nin birlikte yaptığı son bir araştırmada deve kuşu yumurtalarının gelişimi incelendi. Açtıkları deve kuşu yumurtalarında embriyoların ellerinin gelişimini inceleyen Feduccia ve ekibi, kuşlar ve theropod türü dinozorların farklı parmak sıralamasına sahip olduklarını, dolayısıyla kuş "ellerinin" dinozor ellerinden evrimleşmesinin imkansız olduğunu ortaya koydu. Amerikan Bilimi Geliştirme Derneği'nin haber sitesinde, Feduccia'nın ifadeleri ve bunun evrimciler için oluşturduğu problem şöyle açıklanmaktadır:


Deve kuşu yumurtalarını açarak, embriyoların ellerinin gelişimini inceleyen bilim adamları, kuş ellerinin dinozor ellerinden evrimleşmesinin imkansız olduğunu bir kez daha ortaya koydular.
"(Feduccia) Kuşların atası her ne ise, bunun theropod dinozorlarının üç parmaklı elleri yerine beş parmağı olması gerekir" dedi... "Bilim adamları dinozorların bir, iki ve üç parmaklı 'eller' geliştirdikleri konusunda hemfikir... Bizim, deve kuşu yumurtaları üzerinde yaptığımız araştırmalar ise neticede kuşlarda insanlardaki orta ve yüzük parmaklarına eş değer sadece iki, üç ve dört parmak geliştiğini gösterdi, ayrıca bunu ispatlayacak resimlerimiz de var" dedi. "Bu, dinozorların günümüz kuşlarının atası olduğunu iddia edenler için yeni bir problem oluşturuyor. Örneğin iki, üç ve dört parmaklı bir kuş eli nasıl olur da yalnız bir, iki ve üç parmaklı bir dinozor elinden evrimleşir? Bu neredeyse imkansızdır."99

Deve kuşu yumurtalarının gelişim aşamalarını inceleyen Feduccia ve Nowicki, bu incelemelerinin sonuçlarını Almanya'nın önde gelen biyoloji dergisi Naturwissenschaften'ın Ağustos 2002 sayısında yayınladılar. Araştırmaları sonucunda kuşların dinozorlardan evrimleşmediğinin delillerini bulduklarını belirten Feduccia, elde ettikleri sonucu şöyle özetledi:
Kuşların atası her ne idiyse, beş parmakları vardı, theropod dinozorları gibi üç parmaklı değildi.100
Alan Feduccia ve A. C. Burke, Science dergisinde de yaptıkları araştırmalar sonucunda kuşların dinozor kökenli olduklarını savunmanın imkansız olduğu sonucuna varmışlardır:
Yeni araştırma göstermektedir ki, kuş embriyolarında, dinozorlarda bulunan embriyo başparmağı görülmemektedir. Bu, her iki türün birbiriyle yakın ilişkisinin imkansız olduğunu göstermektedir.101
Bu sonuçlar daha sonra ünlü bilim dergilerinden New Scientist'de "Dinosaur theory put to flight: Birds may not be descended from the ancient reptiles after all" (Dinozor teorisi bozguna uğradı: Kuşlar eski sürüngenlerden gelmemiş olabilirler) başlığı ile şu satırlar yer almaktaydı:
Kuşların atası hakkındaki geleneksel düşünceye Amerika'daki biyologlar meydan okumuşlardır. Onlara göre, dinozor pençeleri ile kuşların kanat ve ayakları arasında yapılan karşılaştırma, son kuşların 150 milyon yıl önce yaşayan küçük, et yiyen dinozorlardan evrimleştikleri teorisi ile çelişmektedir. Kuşların, sürüngenlerin ve memelilerin -her birinde en fazla beş (parmak) hanesi olan- dört kolu bulunmaktadır... Ancak dinozor fosilleri farklı bir hikaye anlatmaktadırlar.Theropodlarda, dördüncü ve beşinci haneler büyük ölçüde küçülmüş ya da tamamen yok olmuşlardır. Feduccia, bu haneleri kaybeden hayvanların, birinci ve beşinci hanelere sahip olmayan kuşlara evrimleşemeyeceklerini iddia etmektedir.102

... Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve
uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin.
İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
(Mülk Suresi, 3-4)
Philadelphia'daki, Pensilvanya Üniversitesi Veterinerlik Okulu'nda dinozor paleontoloğu olarak görev yapan Peter Dodson da, uzun yıllar boyunca kuşların theropodların soyundan geldiklerini savunmuş olmasına rağmen, karşıt delillerin haklılığına kanaat getirmektedir:
Son yirmi yıldır yaygın olan inanç bu idi. Bazı şeyleri iyice karıştırma ve bizi de delilleri yeniden incelemeye zorlama konusunda birinci sınıf bir iş yapıyorlar.103
Görüldüğü gibi bir dinozorun kuşa dönüşmesi için parmaklarına kadar vücudunun her noktasının değişmesi ve bir kuşun uçuşuna imkan sağlayacak şekilde özel bir tasarıma sahip olması gereklidir. Bir dinozorun uçan bir kuşa dönüşmesi, değil doğal seleksiyon ve mutasyon gibi bilinçsiz mekanizmaların, akıl ve bilinç sahibi bir insanın dahi gerçekleştiremeyeceği bir dönüşümdür. Dolayısıyla evrim, -karşısındaki somut deliller olmasaydı dahi- akıl ve mantık yoluyla geçersizliği defalarca ispatlanmış olan bir teoridir. Aklını ön yargılarıyla örtmeyen herkes, bir kuşa ait özelliklerin kendiliğinden ortaya çıkmayacağını, bunun ancak üstün akıl ve ilim sahibi bir Yaratıcı'nın eseri olduğunu anlayacaktır. Bu özellikleri meydana getiren akıl, yerde ve gökteki herşeyin hakimi olan Allah'a aittir.

Dişler:

Dişler, kuşlar ile sürüngenleri birbirinden ayıran özelliklerden biridir. Kuşlar, dişler yerine gagalara sahiptir. Ancak geçmişte yaşamış bazı kuşların da gagalarında dişler olduğu bilinmektedir. Uzun zaman evrime bir kanıt gibi gösterilen bu durumun hiç de zannedildiği gibi olmadığı, çünkü kuş dişlerinin çok özgün bir yapıya sahip olduğu zamanla anlaşılmıştır. Feduccia bu konuda şunları ifade etmektedir:
Belki de theropodlarla kuşlar arasındaki en önemli farklılık, dişin yapısı ve yerleştiriliş şekli ile ilgilidir. Özellikle memeli paleontolojisinin temelini en çok diş morfolojisinin oluşturduğu kabul edilirse, kuş ve therepod dişleri arasındaki büyük farklılıklara neden daha fazla ilgi gösterilmediği şaşırtıcıdır. Özetle, kuş dişi (Archæopteryx, Hesperornis, Parahesperornis, Ichthyornis, Cathayornis ve tüm dişli Mezozoik kuşlarda görüldüğü gibi) birbirine oldukça benzerdir ve theropod dişlerinden çok farklıdır... Dişin biçimi, çıkış ve yenilenme şekli dahil olmak üzere kuşlarla theropod dişleri temelde hiçbir yönden ortak bir özelliğe sahip değildir.104
Chapell Hill'deki Kuzey Carolina Üniversitesi'nden David Williamson, 14 Ağustos 2002 tarihli "Scientist Says Ostrich Study Confirms Bird Hands Unlike Those of Dinosaurs" (Bilim Adamlarına Göre Devekuşu İncelemeleri Kuş Ellerinin Dinozorlara Benzemediğini Teyit Ediyor) başlıklı haberinde şunları belirtmektedir:
Feduccia, eğer bir kişi mikroskop altında bir tavuk ve dinozor iskeletini incelerse, detaylı ve ince bir gözden geçirmenin birçok farklılığı ortaya çıkartacağını söyledi. Örneğin theropod dinozorların kıvrılmış, testere dişleri vardı, fakat en eski kuşların düz, testere gibi olmayan çivi benzeri dişleri vardı. Ayrıca diş implamantasyonu ve yenilenmesi konusunda farklı bir yöntemleri vardı.105

Tüylerin Kuşun Her İki Kanadından Simetrik Olarak
Dökülmesi, Tesadüflerle Açıklanamaz

Kuşlar, uçabilme yeteneklerini koruyabilmek için belirli dönemlerde tüy döker. Bu genellikle yılda bir kez olur ve bu sürece "tüy dökümü" denir. Yıpranmış ya da yırtılmış büyük tüyler, görevlerini tam olarak yerine getiremedikleri için hızla yenilenir. Tüy dökülmesi son derece sistemli bir süreçtir ve hiçbir noktanın tam olarak tüysüz kalmamasını sağlayacak şekilde aşamalı olarak gerçekleşir. O kadar sistemlidir ki, uçuş ve kuyruk tüyleri, her taraftan birer tane olmak üzere çiftler halinde dökülür ve bu şekilde denge bozulmamış olur.1


1. A. Hickman, L. Roberts, A. Larson, Integrated Principles of Zoology, McGraw- Hill, New York, 2001, s. 588

Metabolizma farklılıkları:

Sürüngenler ve kuşlar arasındaki bir diğer farklılık da metabolizmalarıdır. Sürüngenler, hayvanlar arasında en yavaş metabolizmaya sahipken, kuşlar bu alandaki en yüksek rekorları ellerinde tutarlar. Diğer bir deyişle sürüngenler doğadaki en az enerji tüketen canlılar iken, kuşlar en fazla enerji harcayan canlılardır. Örneğin bir serçenin vücut ısısı hızlı metabolizması nedeniyle zaman zaman 48°C'ye kadar çıkabilir. Bir kara omurgalısına ancak ölüm getirecek olan bu vücut ısısı, kuşlar için -enerji tüketimini, dolayısıyla gücü artıran bir etken olarak- hayati önem taşır.

Kuşlar yorucu uçma hareketi için çok fazla enerji tüketirler. Bu nedenle kuşlar, vücut kütlelerine oranla en fazla kas dokusuna sahip canlılardır. Metabolizmaları da kasların harcadığı güçle doğru orantılı olarak ayarlanmıştır. Diğer taraftan sürüngenler kendi vücut ısılarını kendileri üretemez, bunun yerine vücutlarını Güneş'ten gelen ısıyla ısıtırlar. Bu nedenle vücut ısıları çevreleri ile eşittir ve "soğukkanlı" hayvanlar olarak nitelendirilirler.

Kuşlar ve memeliler ise sıcakkanlıdır. Vücut yapıları, kendilerini soğuktan koruyacak şekilde ısı üretebilecek, çok sıcak olduğunda da kendilerini serinletebilecek bir tasarıma sahiptir.

Kuşların sıcakkanlı, sürüngenlerin ise soğukkanlı canlılar olmaları, birbirinden son derece farklı metabolizmalara sahip olduklarını gösterir. Bir canlının soğukkanlı yapısının sıcakkanlı bir metabolizmaya dönüşmesi ise imkansızdır. Bir kısım evrimciler bu önemli farklılıktan ötürü, dinozorların sıcakkanlı olduklarını iddia etmeye başlamışlardır. Ancak herhangi bir kanıta dayanmayan bu tezin geçersizliğini gösteren pek çok delil vardır.106

Öncelikle, dinozorların tüm diğer sürüngenlerden farklı olarak sıcakkanlı olduklarını düşünmek için hiçbir neden yoktur. Fosil kayıtlarında (ya da başka bir yerde) dinozorların sıcakkanlı olup olmadıklarını kanıtlayan herhangi bir delil olup olmadığı sorusuna, New Mexico Doğa Tarihi ve Bilim Müzesi'nden Thomas E. Williamson şöyle bir cevap vermiştir:
... dinozorların sıcakkanlı olup olmadığını kesin olarak kanıtlayan bir delil muhtemelen yoktur. Bilim adamları bu soruyu cevaplamak için sayısız kanıtı incelemişlerdir. Günümüze ait soğukkanlı ve sıcakkanlı hayvanlar arasındaki kemik yapısında çok net bir farklılık bulunmaktadır.107
Günümüzün tanınmış paleontologlarından Peter Dodson evrimci görüşlerine karşın, dinozorların sıcakkanlı oldukları tezine ve kuşların dinozor kökenli olduğu fikrine olan inancını yitirmiştir:
… endotermik (ısı depolayan) dinozorlara karşı soğukluk hissediyorum, kuşların atası olarak theropodlara karşı kuşkuluyum.108
Dinozorların sıcakkanlı olduklarına dair hiçbir "kanıt" bJulunmamaktadır, aksine dinozorlarda soğukkanlı hayvanların vücut ısılarını düzenlemek için kullandıkları dış mekanizmalar bulunmaktadır.109 Ancak Darwinistler evrime olan dogmatik inançlarından ötürü, kanıt varmış gibi iddialarında ısrar etmeye, aksi delilleri ise görmezden gelmeye devam etmektedirler.

SAHİP OLDUKLARI ÖZEL TASARIMLA
ZOR KOŞULLARDA SEYAHAT EDEBİLEN
GÖÇMEN KUŞLAR

Bazı göçmen kuşlar, olağanüstü yüksekliklerde uçarlar. Bir kaz türünün (bar-headed goose) 9.000 m yükseklerde Himalayalar üzerinden uçtuklarına dair kayıtlar vardır. Bu yükseklik atmosferin stratosfer tabakasının başlangıcına yakın bir yüksekliktir. Şu ana kadar tespit edilen en üst yükseklik ise 12.000 metrede rastlanmış olan kızıl akbabaya aittir. Bu yükseklikte oksijen yoğunluğu deniz seviyesindekinin üçte birinden daha azdır. Kazların ve diğer yüksekte uçan kuşların bu düşük oksijen seviyesinde uçabilmeleri için, kanlarında yeterli miktarda oksijen taşıyabilen hemoglobin molekülüne ve bu oksijenin uçuş kaslarına nakledilebilmesi için çok yoğun kılcal damarlara sahip olmaları gerekir.

Şiddetli soğuklar da bu yükseklikte ikinci bir tehlikedir. Bu yükseklikte ısı –150C'nin altına düşebilir. Göç eden kuşlar birkaç gün bu dondurucu koşullarda uçmak zorunda kalabilirler. Ancak kuşlar bu şartlara en uygun tasarıma sahip oldukları için, bu zorlu yolculuğun da üstesinden gelebilirler. Bu, Rabbimiz'in rahmetiyle, her canlıyı yaşayacağı koşullara en uygun yapı ve sistemlerle yaratmasının bir sonucudur.1


1. John Downer, Supernature, The Unseen Powers of Animals, Sterling Publishing Co., Inc., New York, 1999, ss. 121-122.

Vücut sistemlerindeki farklılık:

Kuşlar çok fazla enerji sarf ettikleri için, yedikleri besinleri çok iyi sindirmeleri gerekir. Nitekim kuşların sindirim sistemi, alınan besinin en verimli şekilde değerlendirilmesini sağlayan özel bir yapıya sahiptir. Örneğin büyümekte olan yavru leylek, yediği 3 kg besinle 1 kg ağırlık kazanır. Bu oran, aynı besinlerle beslenen memelilerde 10 kg'a karşılık 1 kg ağırlıktır.

Kuşların dolaşım sistemi de, yine yüksek enerji ihtiyacına uygun olarak yaratılmıştır. İnsanın kalbi dakikada ortalama 78 kere çarparken, bu sayı serçede 460, sinek kuşunda 615'tir. Aktif uçma çok yüksek bir enerji gerektirdiği için, kan dolaşımı da kara canlılarına göre çok daha hızlı gerçekleşmektedir. Bu yüksek metabolik hız ve enerji sarfiyatı için gerekli olan oksijen, özel "hava tipi" akciğerler aracılığıyla vücuda alınır. Öte yandan kuşların dört odacıklı kalp yapıları, sürüngenlerin üç odacıklı kalp yapılarından da oldukça farklıdır.

Kafatası ve çene kemiklerindeki farklılık:

Doğrusu Biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah'ı) tesbih ederlerdi.
Ve toplanıp gelen kuşları da. Hepsi onunla (Allah'ı tesbih etmede uyum içinde) yönelip-dönmekte olanlar idi.
(Sad Suresi, 18-19)

İki canlı grubunun kafatasları arasında yapılan karşılaştırmalar da, benzerlik taşımadıkları sonucunu ortaya koymuştur. Polonya Zooloji Enstitüsü'nde Omurgalı Zoolojisi Başkanı Dr. Andrzej Elzanowski, 1999 yılında yaptığı inceleme sonucunda "theropod dinozorlarının çene ve damaklarında kuşlarınki ile benzer özellikler olmadığı" sonucuna varmıştır.110
Kuşlar, sürüngenler ve diğer dört ayaklılarla kıyaslandığında; kafatası ve arka kollardaki kemiklerin çoğunun oldukça farklı olduğu, birbirine kaynaşmış durumda oldukları ya da bir kısmının hiç olmadığı görülmektedir.111

Öte yandan bütün theropodlarda V1 (oftalmik) sinirleri, diğer bazı sinirlerle birlikte kafatasının yanından dolaşırlar. Kuşlarda ise aynı sinirler kafatasının ön tarafındaki kendilerine ait bir delikten geçerler. Dolayısıyla benzerlik arama çabaları her aşamada evrimciler için bir hayal kırıklığıdır.

Ayrıca bir kuşun yüz yapısı da sürüngeninkine hiçbir şekilde benzemez. Balıklar, sürüngenler, hem suda hem karada yaşayan hayvanlar ve tüm memeliler ağızlarını alt çenelerini aşağıya indirerek açarlar. Üst çeneleri oynayamaz; çünkü üst çeneleri yüzlerinin sabit bir parçasıdır. Ancak kuşlar çene yerine gagaya sahiplerdir ve diğer hayvanlardan farklı olarak alt gagalarını aşağıya doğru indirebildikleri gibi üst gagalarını da kaldırabilirler.

Yumurtaları:

Kuşların ve sürüngenlerin yumurtlamaları, evrimciler tarafından -diğer tüm aşılmaz farklılıklar göz ardı edilerek- bir benzerlik delili olarak öne sürülmüştür. Ancak burada da taraflı yorumların sebep olduğu yanlış çıkarımlar söz konusudur. Böcekler, amfibiyenler, birçok balık ve iki memeli türü aynı şekilde yumurtlar. Fakat farklı türlerdeki canlıların yumurtaları birbirlerinden farklıdır.

Kuş yumurtalarının kırılgan kabukları vardır. Sürüngen yumurtalarının ise kabukları sert olur. Tüm kuşlar yumurtlar ama tüm sürüngenler yumurtlamaz. Bazı sürüngen yavruları (kertenkele ve yılanlar) ise yavru memeliler gibi doğarlar. Dolayısıyla "dinozorlar ve kuşlar yumurtlarlar, öyleyse birbirlerinden türemişlerdir" şeklindeki hatalı bir çıkarımla, sağlıklı bir sonuca varılması mümkün değildir.

Ayrıca kuşlar kafatasına ve omurlardan oluşan bir omurgaya sahip olmalarından ötürü "omurgalı"dır. Kuşların bacakları ile birlikte kanatları da sayılırsa 4 eklemleri vardır, bu yüzden kuşlar "dört ayaklı"dır (tetrapod). Kuşlar yumurtalarını bıraktıktan sonra yavru kuş, amnion içeren bir zar sistemiyle beslenir. Bu yüzden kuşlar, aynı zamanda "amniotes"tir (kuş, sürüngen ya da memeli gibi embriyonik gelişme sırasında bir amniyon ve koryona sahip olan herhangi bir omurgalı hayvan).112 Kuşlar bu özellikleri açısından da dinozorlardan tamamen ayrılırlar.

Denge sistemi:

Allah tüm canlılar gibi kuşları da kusursuz bir biçimde yaratmıştır. Bu gerçek, her detayda kendini belli eder. Kuşların vücutları uçuştaki muhtemel bir dengesizliği engellemek için özel bir yaratılışla var edilmiştir. Hayvanın uçuş sırasında öne doğru eğikleşmesini engellemek için, kafası özel olarak hafif yaratılmıştır: Bir kuş kafasının ortalama ağırlığı, vücut ağırlığının yalnızca %1'ini oluşturur.
Tüylerin aerodinamik yapısı da kuşların denge sistemindeki önemli bir özelliktir. Özellikle kanat ve kuyruk bölgelerindeki tüyler, kuşa çok etkili bir denge sistemi sağlar. Tüylerin kanatlara dağılımındaki simetri de bu dengeyi sağlayan unsurlardan biridir. Tüm bu özellikler, örneğin bir şahinin (falcon pereginus) saatte 300 km hızla avına dalarken, hiçbir şekilde dengesini yitirmemesini sağlar.

98. Jonathan Sarfati, Refuting Evolution: A Response to the National Academy of Sciences, Teaching About Evolution and the Nature of Science, Master Books, ABD, 1999, s. 61.
99. David Williamson, "Scientist Says Ostrich Study Confirms Bird 'Hands' Unlike Those Of Dinosaurs", EurekAlert, 14 Ağustos 2002; http:
//www.eurekalert.org/pub_releases/2002-08/uonc-sso081402.php
100. David Williamson, "Scientist Says Ostrich Study Confirms Bird 'Hands' Unlike Those Of Dinosaurs", EurekAlert, 14 Ağustos 2002; http:
//www.eurekalert.org/pub_releases/2002-08/uonc-sso081402.php
101. A. C. Burke, A. Feduccia, "Developmental Patterns and the Identification of Homologies in the Avian Hand", Science, cilt. 278, no. 5338, 24 Ekim 1997, s. 666-668.
102. Jonathan Knight, "Dinosaur theory put to flight: Birds may not be descended from the ancient reptiles after all", New Scientist, 1 Kasım1997.
103. Jonathan Knight, "Dinosaur theory put to flight: Birds may not be descended from the ancient reptiles after all", New Scientist, 1 Kasım1997.
104. Alan Feduccia, "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem", The Auk, cilt. 119, no. 4, Ekim 2002, s. 1187-1201.
105. David Williamson, "Scientist Says Ostrich Study Confirms Bird 'Hands' Unlike Those Of Dinosaurs", Eurek Alert, 14 Ağustos 2002; http://www.eurekalert.org/pub_releases/ 2002-08/uonc-sso081402.php
106. V. Morell, "A Cold, Hard Look at Dinosaurs", Discover, cilt 17, no. 12, 1996, s. 98-108.
107.http://www.sciam.com/askexpert_question.cfm?articleID=0008477173161C729EB7809EC588F2D7&catID=3
108. P. Dodson, "Mesozoic Feathers and Fluff", American Paleontologist, cilt 9, no. 1, 2001, s. 7.
109. http://www.sciam.com/askexpert_question.cfm?articleID=0008477173161C729EB7809EC588F2D7&catID=3
110. A. Elzanowski, "A comparison of the jaw skeleton in theropods and birds, with a description of the palate in the Oviraptoridae", Smithsonian Contributions to Paleobiology, cilt 89, 1999, s. 311-323.
111. Henry Gee, In Search of Deep Time: Beyond the Fossil Record to a New History of Life, Comstock Publishing Assc., ABD, 1999, s. 172.
112. Henry Gee, In Search of Deep Time: Beyond the Fossil Record to a New History of Life, Comstock Publishing Assc., ABD, 1999, s. 172.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder