27 Mart 2010 Cumartesi

İNSANLIĞIN YÜZYILLARDIR SÜREN İDEALİ: KUŞLARDAKİ UÇUŞ TEKNOLOJİSİ


Bilim adamları için adeta bir ideal haline gelen hedeflerden biri de kanat çırpmadır. Bir şahin 1200'lik açı ile saniyede 2.5 kez kanatlarını çırparken ya da bir sinek kuşu saniyede 80 kez kanat çırpabilirken, insanların ürettiği uçan makineler bu hareketlilikten ve esneklikten çok uzaktırlar. Mühendisler, insanları dağların, denizlerin üzerinden uçurabilecek hantal da olsa makineler inşa etmişlerdir. Ancak yerden kanat çırparak yükselme henüz mümkün olmamıştır. Toronto Üniversitesi'nin "ornitoper"i (kuş, yarasa veya eski dönemlerde yaşamış bir uçan sürüngen olan pterodactyl'i taklit ederek, bir kişiyi kanat çırparak havada taşıması için tasarlanan makine), en eski havacılık rüyasını gerçekleştirmeye en çok yaklaşan modellerden bir tanesidir. Bir ornitoper deneme uçuş pilotu olan Patricia Jones-Bowman şunları söylemektedir:
Tarihte ilk olma yarışı sürüyor. Leonardo da Vinci'nin ornitoperi tasarlamasının üzerinden 500 sene geçti ve artık bunu başarmanın zamanıdır.1
Jones-Bowman, aerodinamik sırlarını keşfedebilmek için, pterozor adlı -yarasa benzeri, kanat açıklığı 10 metreye ulaşabilen ve zar kanatlarını kullanarak uçan- sürüngenlerin fosillerinden faydalanmaktadır. Ancak ABD Savunma Bakanlığı'na göre, kanat çırpma hareketi, sabit-kanatlı uçakların boyutlarının küçültülmesini zorlaştıran birtakım aerodinamik problemler sunar.
Görüldüğü gibi her iki koşulu -kanat çırpabilmek ve boyutları küçültmek- aynı anda birleştirmek ise çok daha zordur. Kuşların hem küçük bedenlere sahip olup hem de kanat çırparak rahatça uçabilmeleri, insana Allah'ın yaratma sanatındaki mükemmelliği düşündürmelidir.


Uçmak binlerce yıldır insanlığın ideali haline gelmiş, binlerce bilim adamının ve araştırmacının emek, zaman ve para harcadığı bir alan olmuştur. Çok ilkel bazı denemeler dışında, uçabilen araçlar ancak 20. yüzyılda yapılabilmiştir. Kuşlar ise dünya üzerinde var oldukları son 150 milyon yıldan bugüne kadar Allah'ın ilhamı ile kusursuzca uçabilmektedirler.
19. yüzyılda, uçaklardan önce, bazı mucitler evde yapılmış kanatları kollarına takıp, kuşların kanat çırpma hareketini taklit ederek yüksek yerlerden atlamayı denediler. Ancak sonuçları ölümcül oldu.
Biyomimetik alanında faaliyet gösteren kişiler, yüzmenin sırlarını ortaya çıkarmak için ton balıklarını, sıçramanın sırları için çekirgeleri ve engebeli arazilerde hızlı bir şekilde yol bulmak için hamam böceklerini ve ıstakozları incelemektedirler. Kanatlar ise, makine tasarımına yönelik yeni fikirler üretmek amacıyla doğayı inceleyen mühendislerin ilgi alanını oluşturmaktadır. Berkeley'deki California Üniversitesi'nde biyoloji profesörü olan ve hükümet destekli robot uçuş dizaynına yardımcı olan Michael Dickinson, bu konuyla ilgili olarak şunları ifade etmektedir:
Biyologlar ve mühendisler arasındaki iş birliği giderek artmaktadır. Eğer doğadaki mimariye ... bakarsak, biz de bunu örnek alıp, kopyalayabiliriz.2
Bu düşünce, yüzyıllar evvel Leonarda da Vinci'yi bir ornitoper için gerekli olan ilk planların eskizlerini yapmaya yöneltti. Ancak eskizi, çalışan bir uçağa dönüştürmek son derece zordu. Bilim adamları, bir serçe ya da karganın kolaylıkla yaptıkları uçuş gösterilerinin ardındaki sırrı incelerken, aerodinamik biliminin prensiplerini de ortaya çıkarmışlardır.

Havada, motoru yardımıyla hareket eden bir uçağın aksine, bir kuş kendini yukarı kaldırma ve ileri itme kuvvetini kanatlarını kullanarak elde eder. Kuşlar, bunu yapmak için sürekli olarak, kanadın hava akımını karşıladığı açıyı değiştirirler. Böylece sürekli değişen hava koşullarına hemen uyum sağlayarak, hiçbir sorunla karşılaşmadan uçuşlarına devam ederler. Uçaklar ise hava koşullarından hemen etkilenirler; hatta kötü hava koşullarında uçmak, hayati tehlike taşıdığı için kimi zaman uçuş seferleri iptal edilir.
Toronto Üniversitesi'nden James DeLaurier'in liderliğindeki bir grup öğrenci ornitoper projesini kuşları model alarak sürdürmektedirler. Söz konusu makine, kanatlar aşağı-yukarı inip çıktıkça, rüzgar tarafından en uygun uçuş şekline doğru itilecek bir yapıya sahiptir. Bu konuyla ilgili çalışan bilim adamları, kuşların yaratılışındaki mükemmelliği bir haberde şöyle aktarmışlardır:
Jones-Bowman gibi kanat çırparak uçuş üzerinde çalışmış olan herkes, bu çalışmanın kendilerine, doğanın mühendislikteki üstün yeteneğine karşı yeni bir saygı kazandırdığını söylemektedir. Havacılık konusunda yaşayan en büyük bilim adamı ve insan-kaynaklı uçuşun öncüsü olarak değerlendirilen Paul MacCready, daireler çizen, yükselen ve hafif rüzgarda havada hareketsiz duran kuşları ve bunları mümkün kılan kemik yapılarını, kaslarını ve tüylerini hayrete düşerek saatlerce izlediğini söylemiştir. MacCready "Doğanın yaptığı herşeyde çok sayıda detay ve gizem bulunmaktadır." şeklinde söylemektedir.3
Elbette insanı hayrete düşüren, hayranlık duymasına neden olan bu yapılar "doğa"nın birer ürünü değildir. Doğayı oluşturan taşlar, ağaçlar, hava, su ve diğerleri bu eşsiz aklın ve sanatın kaynağı olamazlar. Canlılardaki hayranlık verici özelliklerin sahibi tüm doğayı yaratmış olan Yüce Allah'tır.

1. http://www.100megsfree4.com/farshores/nflight.htm
2. http://www.100megsfree4.com/farshores/nflight.htm
3. http://www.100megsfree4.com/farshores/nflight.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder