27 Mart 2010 Cumartesi

KUŞ AKCİĞERİNDEKİ ÖZEL TASARIM


Kuşların sürüngenlerden evrimleştiği iddiasını geçersiz kılan bir diğer örnek de kuşların akciğerlerindeki özel tasarımdır. Omurgalı kara canlılarıyla kuşların solunum sistemleri karşılaştırıldığında, birbirinden tamamen farklı şekilde çalışan yapılar oldukları görülür. Kuşların oksijen ihtiyacı, kara canlılarına göre çok daha fazladır ve hücrelere oksijenin iletilmesi çok çabuk gerçekleşmelidir. Dolayısıyla bir kara canlısının akciğeri, kuşun ihtiyacı olan yeterli oksijeni sağlayamaz. Nitekim kuşların akciğerleri, uçuş için gerekli oksijeni sağlayacak şekilde özel bir yaratılışa sahiptir.

Omurgalı kara canlılarının akciğerleri "çift yönlü" bir yapıya sahiptir: Nefes alma sırasında, hava akciğerdeki dallanmış kanallar boyunca ilerler ve "alveoli" denilen küçük hava keseciklerinde son bulur. Oksijen-karbondioksit alışverişi burada gerçekleştirilir. Ancak daha sonra, kullanılmış olan bu hava, tam ters yönde hareket eder ve geldiği yolu izleyerek akciğerden çıkar, ana bronş yoluyla da dışarı atılır.

Kuşlarda ise hava akciğer kanalı boyunca "tek yönlü" hareket eder. Akciğerlerin giriş ve çıkış kanalları birbirlerinden farklıdır ve hava daimi olarak akciğer içinde tek yönlü olarak akar. Böylece kuş, havadaki oksijeni kesintisiz olarak alabilir. Uluslararası bilim dergisi Nature'ın editörü olan evrimci yazar Henry Gee, kuşlardaki tasarımdan bahsederken, "Kuşlar olağanüstü bir nefes alma düzenine sahiptir. Akciğerler, vücutta başka yerlerdeki ve hatta oyuk kemiklerdeki geniş hava boşluklarını da kapsayan, tek yönlü bir hava işleme sisteminin sadece bir bölümünü oluştururlar."47 demektedir.

Kuş nefes aldığında, hava nefes borusundan hem akciğere hem de arka hava kesesine akar ve akciğerlerdeki mevcut hava da öndeki hava kesesine dolar. Kuş aldığı nefesi verdiğinde, arka hava kesesinde olan temiz hava akciğere geçer ve ön hava kesesinden nefes borusu yoluyla dışarı çıkar. Nefes alış-veriş sırasında gerçekleşen her iki devrin, kuşun aldığı tek bir nefes için bile mutlaka tam olarak gerçekleşmesi gerekir. Kuşların akciğerlerinde memelilerin ciğerlerinde bulunan "alveoli" yerine, akciğer boyunca uzanan milyonlarca küçük tüp bulunur.

Bu kompleks hava kesesi sisteminin amacı, kuş akciğerlerindeki hava akışının aynı yönde -arkadan öne- kesintisiz olarak gerçekleşmesini sağlamaktır. Bu, akciğerdeki hava akış yönünün, nefes alıp verme esnasında tersine döndüğü sürüngen veya memelilerdeki sistemden farklıdır. Kuşlarda hava akışının tek bir yönde olması, havadaki oksijenin daha etkili kullanılmasını sağlar.

Kuşların kendilerine özel bu verimli solunum sistemi, hava direncini en aza indirir; havalanmak ve havada kalmak için gerekli enerji miktarını azaltır. Uçmak için gerekli yapılardan biri olan furkulum kemiğine yapışık, iyi gelişmiş göğüs kasları da kanat çırpma hareketine güç sağlar. Kanattaki uzun tüyler, uçak kanadı gibi işlev görerek uçuş için gerekli olan kaldırma kuvvetini oluştururlar.

Kuşların diyaframı yoktur, bu yüzden akciğerlerde havayı hareket ettirmek için, kemiklerin içine doğru uzanan hava keseciklerindeki basınç değişikliklerinden faydalanırlar. Çoğu kuşun sekiz hava keseciği bulunur. Bu hava kesecikleri solunum yolu boyunca havayı hareket ettirmek için adeta bir körük sistemi gibi çalışırlar. Birçok hava keseciği, "pönomatik (basınçlı hava ile işleyen) kemikler" olarak tanımlanan kemiklerin içine doğru ilerler.48 Bu özel yaratılış sayesinde, memelilerin ve sürüngenlerin aksine, kuşların akciğerleri her zaman şişik olarak kalır ve akciğerlere düzenli olarak taze hava sağlanmış olur.49

Kuşun akciğer yapısındaki bu sistem, yüksek enerji ihtiyacını karşılayacak en mükemmel yapıdır. Yeni Zelanda Otega Üniversitesi'nden moleküler biyolog Michael Denton, kuşların bu özel yapısından şöyle bahsetmektedir:
Kuşlarda ana bronş, akciğer dokusunu oluşturan tüplere ayrılır. Parabronşi diye adlandırılan bu tüpler sonunda tekrar birleşerek, havanın akciğerler boyunca tek bir yönde devamlı akımını sağlayacak sistemi meydana getirirler... Kuşlardaki akciğerlerin yapısı ve genel solunum sisteminin çalışması tümüyle kendine özgüdür. Kuşlardaki bu "avien" sistemi başka hiçbir omurgalı akciğerinde bulunmaz. Üstelik bu sistem, sinek kuşları, devekuşları ve atmacalar gibi çok çeşitli kuşlarda bile tüm temel detaylar açısından aynıdır. Bu sistem bütün kuş türlerinde aynıdır.50
Tek yönlü hava kanalı sadece kuş akciğerinde bulunan, özgün bir tasarımdır. Böyle kompleks bir yapının aşamalarla ortaya çıkması mümkün değildir. Çünkü canlının hayatta kalması için söz konusu tek yönlü hava kanalı sistemi ve akciğerler kusursuz bir şekilde ve her an var olmalıdır. Aksi takdirde akciğeri çalışmayan bir canlının birkaç dakikadan fazla yaşaması mümkün olmayacaktır. Michael Denton kuş akciğerinin kökenine evrimci bir açıklama getirmenin imkansızlığını ise şöyle belirtir:
Böyle tamamen değişik bir solunum sisteminin, azar azar küçük değişikliklerle standart omurgalı tasarımından evrimleşmiş olduğu iddiası, düşünülmeden ortaya atılmış bir tezdir. Solunum faaliyetinin ... hiç aksamadan korunması, organizmanın hayatını sürdürmesi için gereklidir. En küçük bir eksik fonksiyon, ölüme sebep olacaktır.Kuş akciğeri de, içinde dallanmış olan parabronşlar ve bu parabronşlara hava temin edilmesini sağlayan hava kesesi sistemi en üst düzeyde gelişmiş olana kadar ve beraber, iç içe geçmiş, mükemmel bir şekilde işlevini yapana kadar, bir solunum organı olarak görev yapamaz.51
Kısacası, kara tipi akciğerden hava tipi akciğere geçiş iddiasının gereği olan ara aşamaların hiçbiri, canlının yaşamını sürdürebilmesi için uygun değildir. Yapısı tamamlanmamış bu akciğerler işlevsel olmayacağı için, böyle bir ihtimal söz konusu değildir. Çünkü bir canlının, kara tipi akciğerden hava tipi akciğere geçmesi için gerekli olan değişimlerin, zaman içinde birikerek oluşmasını bekleyecek vakti yoktur. Eğer kuş, iki akciğer tipinden birine eksiksiz olarak sahip olmazsa ölecektir. Bu durum kuşlara özgü bu anatominin doğal seleksiyon ve mutasyon gibi bilinçsiz mekanizmalarca oluşturulamayacağını görmek için yeterlidir. Kuş akciğeri, canlıları Allah'ın yarattığının sayısız delilinden sadece biridir.
Allah'ın Yaratma Sanatının Bir Örneği: Kuş Akciğerleri

Kuş nefes aldığında hava, arka hava keseciklerine (1) doğru hareket eder. Bunlar, daha sonra havayı akciğerin (2) içine iterler ve hava akciğerin içinden geçerek ön hava keseciklerine (3) akar. Hava, kuş nefes verdiğinde, ön hava kesecikleri tarafından dışarı atılır. Akciğer, sürüngenlerde veya memelilerde olduğu gibi genişlemez ve büzülmez. Oksijeni akciğerden toplayan kan, havanın aksi yönünde akar. Böylece en düşük oksijeni (çizimde mavi düşük oksijeni, kırmızı yüksek oksijeni göstermektedir) taşıyan kan, havaya maruz kaldığında en düşük oksijen oranına sahiptir. En yüksek oksijene sahip kan ise daha da yüksek oksijen konsantrasyonuyla havayla buluşur.
Dolaşımın her bölgesinde, havanın içinde bulunan oksijen konsantrasyonunun temasta olduğu kandan daha fazla olmasını sağlar. Havadan kana yapılan oksijen naklinin etkinliğini en yüksek dereceye eriştirir. Bu, karşı-akım değişimi (counter-current exchange) olarak bilinir. Bu kadar etkin akciğerler kuşlara uçuşun gerektirdiği enerji talebiyle, özellikle de yüksek rakımlarda- başa çıkmalarında yardımcı olur.
Tüm bunlar, ortada çok kusursuz bir tasarım olduğunu göstermektedir. Bu tasarım, hem evrim iddiasına yönelik yıkıcı bir darbe, hem de yaratılışın delillerinden sadece biridir.
1.Arka hava kesecikleri
2.Akciğer
3.Ön hava keseleri (Bir kısmı kuşun içi boş kemiklerinin içindedir)
Michael Denton'a göre, sürüngen akciğerinin, küçük değişiklikler sonucu kuş akciğerine dönüşmüş olması, bu süreç boyunca işlevsel kalması ve her aşamada canlıyı daha avantajlı hale getirmesi hayal gücünün ötesindedir. Nitekim evrimcilerin iddialarına göre sürüngenden kuş akciğerine geçişin, diyaframı tamamlanmamış zayıf bir canlı ile başlamış olması ve doğal seleksiyonun bu sözde ara geçiş canlısını elemesi gerekirdi. Denton da kendisiyle yapılan bir röportajda, bu tür bir geçişin olamayacağını ifade ederek, Darwinizm'in iddialarını akciğer örneği üzerinden şöyle eleştirmektedir:
(Darwinizm'in) Açıklamayı başaramadığı en temel model, başlıca organizma türlerinin çok açık biçimde benzersiz ve diğerlerinden ayrı özelliklerde olmalarıdır. Benim bu teoriyle en temel problemim şu aslında; bir kuşun akciğerinden kaya yengecinin gözüne kadar öylesine ileri derecede komplike organlar, sistemler ve yapılar var ki, bu şeylerin tesadüfi değişimler sonucu zaman içinde birikerek meydana gelmiş olabileceğine ihtimal veremiyorum. 
Tüm bu şeylerin küçük tesadüfi değişimlerle birikerek geliştiğini tümden kabul etmek, bence sağduyuyu çok açık biçimde reddetmek anlamına geliyor. Bu, özellikle öne sürülen vakaların çoğu için tamamıyla saçma bir iddia.Çünkü hiç kimse bunun nasıl meydana geldiği hakkında güvenilir bir açıklama düşünemiyor. Ve bu da herkesin değinmeden geçtiği, herkesin bir kenara attığı ve gözlerden gizlemeye çalıştığı, anlaşılması çok zor bir soru. 
Doğadaki bu kompleks adaptasyonların bir dizi ara geçiş formuyla açıklanamayacağı bir gerçektir. Bu da çok temel bir sorundur. Sağduyu, bana bir şeylerin yanlış olduğunu söylüyor.52
Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı gibi çift yönlü hava akışına sahip olan sürüngen akciğeri ile tek yönlü hava akışına sahip olan kuş akciğeri arasında evrimsel bir bağ olması söz konusu olamaz. Çünkü bu iki akciğer yapısının arasında kalacak bir "geçiş" modeli mümkün değildir. Bir canlı yaşamak için sürekli nefes almak zorundadır ve akciğer yapısında baştan aşağı değişiklik olması ise mutlak ölümle sonuçlanacaktır. Kaldı ki bu değişiklik evrime göre milyonlarca yıl kademe kademe gerçekleşmelidir; oysa akciğeri çalışmayan bir canlı birkaç dakikadan fazla yaşayamaz.

Bu konuda belirtilmesi gereken diğer bir nokta, sürüngenlerin diyaframlı, kuşların ise diyaframsız bir solunum sistemine sahip olmalarıdır. Bu farklı yapı da yine iki akciğer tipi arasında gerçekleştiği öne sürülen evrim iddialarını imkansız kılar. Solunum fizyolojisi alanında otorite sayılan John Ruben, bu konuda şu yorumu yapar:
Theropod bir dinozorun kuşlara evrimleşmesi, diyaframında ciddi bir sakatlık oluşmasını gerektirecektir, ama bu durum canlının nefes alma yeteneğini çok kritik bir biçimde sınırlayacaktır... Buna neden olabilecek bir mutasyonun selektif bir avantaj sağlaması imkansız gözükmektedir.53
Kuş akciğerinin evrime meydan okuyan bir diğer özelliği ise, hiçbir zaman havasız kalmayan ve kaldığında "çökme" tehlikesiyle karşılaşan özel yapısıdır. Michael Denton, bu konuyu da şöyle açıklar:
Bu denli farklı bir solunum sisteminin, standart omurgalı tasarımından nasıl evrimleşmiş olabileceğini düşünmek neredeyse imkansızdır. Özellikle de solunum sisteminin çalışır halde korunmasının bir organizmanın yaşamı için ne kadar mecburi olduğu düşünüldüğünde... Dahası, avien akciğerinin kendine özgü biçim ve fonksiyonu, daha birçok özelleşmiş adaptasyonu gerektirecektir... Çünkü öncelikle, avien akciğeri vücut duvarlarına sıkıca tutturulmuştur ve hacim olarak genişlemesi mümkün değildir. Öte yandan, akciğerdeki hava tüplerinin çok dar yarıçapları ve bunların içindeki herhangi bir sıvının yüksek yüzey gerilimi nedeniyle, avien akciğeri, diğer omurgalıların aksine, kendi içinde çökmüş bir durumdan alınıp yeniden havayla doldurulamaz... (Bu yüzden) Kuşlarda, akciğerin içindeki hava kesecikleri, diğer omurgalıların aksine, hiçbir zaman boşaltılmaz. Aksine ciğerler ilk gelişmeye başladıkları andan itibaren daima ya sıvıyla (embriyo aşamasında) ya da havayla doludurlar.54
Bu durum şunu göstermektedir: Kuşların akciğer kanalları o kadar dardır ki, bu akciğerin içindeki hava kesecikleri diğer kara canlılarının ciğerleri gibi havayla dolup boşalamaz. Eğer kuş akciğeri bir kez tam olarak boşalsa, kuş bir daha ciğerlerine hava çekemeyecek ya da bunu yapmakta çok büyük bir zorluk çekecektir. Bu yüzden akciğerin etrafına yerleştirilmiş olan hava kesecikleri sürekli bir hava akışı sağlar ve ciğerleri havasız kalıp sönmekten korur.

Elbette ki, sürüngenlerin ve diğer omurgalıların akciğerlerinden tamamen farklı olan ve olağanüstü derecede hassas dengelere dayanan bu sistem, evrim teorisinin iddia ettiği gibi bilinçsiz mutasyonlarla, kademe kademe gelişmiş olamaz. Denton, kuş akciğerinin bu yapısının Darwinizm'i geçersiz kıldığını şöyle ifade etmektedir:
Kuş akciğeri, bizleri, Darwin'in "eğer birbirini takip eden çok sayıda küçük değişiklikle kompleks bir organın oluşmasının imkansız olduğu gösterilse, teorim kesinlikle yıkılmış olacaktır" şeklindeki meydan okuyuşuna cevap vermeye götürmektedir.55

Kuşlardaki solunum sistemi tesadüf eseri oluşamayacak kadar mükemmel bir mühendislik tasarımıdır. Bu gerçek, evrimci iddiaları çok açık bir şekilde geçersiz kılmaktadır.
Kuş akciğerine baktığımızda da çok sayıda küçük değişiklikle meydana gelmesinin mümkün olmadığını görürüz. Bu durumda Darwin'in teorisi kendi ifadesiyle "kesinlikle yıkılmış" olmaktadır. Corvallis'deki Oregon State Üniversitesi'nde evrimsel solunum fizyolojisi uzmanı olan John Ruben de konu ile ilgili şunları belirtmektedir:
Son zamanlarda, ortak kanı, kuşların doğrudan theropod dinozorlarının soyundan geldiğini ileri sürmektedir. Ancak, Mezozoik dönem boyunca, theropodlardaki hepatik-piston diyaframlı akciğer solunumunun belirgin muhafazası, böyle bir ilişki için temel bir problem oluşturur. Avien (kuşlara ait) karın hava kesecik sisteminin, diyaframlı-havalandırmaya sahip (sürüngen) atadan türemesinin ilk aşamaları, diyafram fıtığı için bir seleksiyon gerektirmiş olmalıdır. Bu tür zayıflatıcı bir koşulun, zaman kaybetmeksizin tüm akciğer solunum sistemini zaafa uğratması gerekirdi. Dolayısıyla herhangi bir seçici avantaja sahip olmuş olması mümkün görünmemektedir.56
Kısacası sürüngen akciğerinden kuş akciğerine doğru bir geçiş mümkün değildir. Bu gerçek, "kuşların evrimi" tezinin asılsızlığını gösteren önemli bir bilimsel kanıttır. Bu kanıt, Yüce Rabbimiz'in kuşları, sahip oldukları özgün vücut tasarımlarıyla yarattığını göstermektedir.

47. Henry Gee, In Search of Deep Time: Beyond the Fossil Record to a New History of Life, Comstock Publishing Assc., ABD, 1999, s. 172.
48. http://www.birdsnways.com/wisdom/ ww43eiv.htm
49. http://www.wbu.com/edu/migr.htm
50. Michael Denton, A Theory in Crisis, Adler & Adler, 1986, s. 210-211.
51. Michael Denton, A Theory in Crisis, Adler & Adler, 1986, s. 211-212.
52. Michael J. Denton, "An Interview with Michael Denton", Access Research Network, Origins Research, cilt 15, no. 2, 20 Temmuz 1995; http://www.arn.org/docs/orpages/or152/ dent.htm
53. J. A. Ruben, T. D. Jones, N. R. Geist, W. J Hillenius, "Lung Structure And Ventilation in Theropod Dinosaurs and Early Birds", Science, cilt 278, no. 5341, 14 Kasım 1997, s. 1267.
54. Michael J. Denton, Nature's Destiny, Free Press, New York, 1998, s. 361. 
55. Michael J. Denton, Nature's Destiny, Free Press, New York, 1998, s. 361-362.
56. J. A. Ruben, T.D. Jones, N.R. Geist, W.J Hillenius, "Lung Structure And Ventilation in Theropod Dinosaurs and Early Birds", Science, cilt 278, no. 5341, 14 Kasım 1997, s. 1267-1270.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder