Kuşların kökeni Darwinizm için her zaman önemli bir sorun olmuştur. Hatta evrimciler halen bu konuda fikir birliğine varamamışlardır. Evrimcilerin bu konudaki açmazlarından bir tanesi de, kuş tüylerinin kökenidir. Kuş tüyleri, uçmak için gerekli olan, oldukça kompleks yapılardır ve yalnızca kuşlarda bulunurlar.
Bugün birçok evrimci, dinozor pullarının milyonlarca yıl içinde günümüz kuşlarının tüylerine dönüştüğünü iddia etmektedir. Kuşların kökeni ile ilgili ortaya atılan bu senaryoya göre, sürüngen pulları mutasyonlar ve doğal seleksiyon ile zaman içinde şekillenerek kuş tüylerine dönüşmüştür. Ancak fizyolojik ve anatomik açıdan imkansız olan bu dönüşümü -pullardan tüylere geçişi- gösteren hiçbir kanıt yoktur. Bu durumun farkında olan evrimciler de yüzeysel izahlarla konuyu geçiştirmek isterler. Ateist evrimci Richard Dawkins bir kitabında "Tüyler değişmiş sürüngen pullarıdır." gibi tek cümlelik kaba bir açıklamayla yetinmektedir.57 Şimdi evrimcilerin bu iddialarının imkansızlığına daha detaylı olarak değinelim:
Sürüngen pulları ve kuş tüyleri birbirinden çok farklı yapılardır:
Tüyler ve pullar... Genetik yapılarından gelişimlerine, morfolojilerinden doku organizasyonlarına kadar herşeyde birbirlerinden farklıdırlar... Kuş tüylerinin protein yapısı ise diğer omurgalıların hiçbirinde görülmeyen, tümüyle özgün bir yapıdır... Tüyler fosil kayıtlarında da sadece kuşlara has bir özellik olarak bir anda belirirler.58
Kuşlar hayatlarını devam ettirebilmek için tüylerini daima temiz, bakımlı ve her an kullanıma hazır tutmak zorundadır. Tüylerin bakımı için kuyruklarının dibinde bulunan yağ keselerini kullanırlar. Gagalarıyla bu yağdan bir miktar alarak, tüylerini temizler ve parlatırlar. Bu yağ, yüzücü kuşlarda, suyun içinde veya yağmur altındayken suyun deriye ulaşmasına engel olur. Dahası kuşlar tüylerini kabartarak, soğuk havalarda vücut ısılarının düşmesini engeller. Sıcak havalarda ise tüylerini vücutlarına yapıştırarak, vücutlarının serin kalmasını sağlarlar. Tüylerin kuşların ihtiyaçlarına yönelik çok fonksiyonlu olarak yaratılmış olması da, Allah'ın canlılar üzerindeki rahmetinin örneklerinden biridir. |
Örneğin Turna kuşunun tek bir tüyünün üzerinde, tüy sapının her iki yanında uzanan 650 tane ince tüy vardır. Bunların her birinde 600 adet karşılıklı tüycük bulunur. Bu tüycüklerin her biri ise, 390 tane çengelle birbirlerine bağlanır. Çengeller bir fermuarın iki tarafı gibi birbirine kenetlenir. Bu çengeller herhangi bir şekilde birbirinden ayrılırsa, kuşun bir silkinmesi veya daha ciddi durumlarda gagasıyla tüylerini taraması, düzleşmiş tüylerin eski aerodinamik şekillerine dönmeleri için yeterli olur. Ornitolog (kuş bilimci) Alan Feduccia, tüylerdeki tasarımı şöyle tarif eder:
Tüyler hafif, dayanıklı, aerodinamik bir şekle sahip, tüycüklerden ve kancalardan oluşan detaylı bir yapıya sahiptirler. Bu da onları su geçirmez yapar ve gagayla yapılan kısa bir düzeltme, düzleşmiş tüyü anatomik şekline tekrar sokabilir.59Tüylerin bu kompleks tasarımının, rastlantısal mutasyonlar sonucunda sürüngen pulundan evrimleştiğini savunmak, hiçbir bilimsel temeli olmayan, dogmatik bir inanıştan başka bir şey değildir. Nitekim neo-Darwinizm'in kurucularından biri olan Ernst Mayr, bu konuda yıllar önce şu itirafta bulunmuştur:
Duyu organlarının, örneğin bir omurgalı gözünün ya da bir kuşun tüyleri gibi kusursuzca dengelenmiş sistemlerin rastlantısal mutasyonlar sonucunda gelişebileceğini varsaymak, bir insanın inandırıcılığı üzerinde ciddi bir sınırlamadır.60
Kuş tüylerinin ve sürüngen pullarının gelişimleri birbirinden çok farklıdır:
Ayrıca tüyler ve pullar derinin farklı katmanlarından gelişirler. Temelde protein yapısına sahip olan tüyler, "keratin" adı verilen bir maddeden yapılır. Keratin, derinin alt tabakalarındaki yaşlı hücrelerin, besin ve oksijen kaynaklarının yetersizliğinden ölmesi ve yerlerini genç hücrelere terk etmesi sonucu oluşan sert ve dayanıklı bir maddedir. Ancak tüy proteinleri (b-keratinleri), deri ve pul proteinlerinden (a-keratinleri) biyokimyasal olarak da farklıdır. Bu farklılıklardan ötürü Alan Brush şu sonuca varmaktadır:
Kuş tüyleri morfolojik (biçimsel) düzeyde sürüngen pullarıyla homolog (benzer) olarak düşünülmektedir. Ancak kuş tüyleri gelişim, morfoloji, gen yapısı ve dizilimi, lif oluşumu ve yapısı açısından farklıdır.62Dr. Carl Wieland'ın Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. David Menton ile yaptığı röportajdan, sürüngen pullarının kuş tüylerine evrimleşmesinin imkansızlığı ile ilgili kesit şöyledir:
Dr. Carl Wieland: ... Evrimciler uzun süredir kuş tüylerinin sürüngen pullarından evrimleştiğini, bu yüzden ikisinin de esas itibariyle aynı yapıya sahip olduklarını -çok benzer- olduklarını iddia etmektedirler.
Dr. David Menton: Evet onları kıyaslamak konusuyla ilgileniyorum. Evcil bir boğa yılanına sahip, bir laboratuvar teknisyenim vardı; bu yüzden deri değiştiren yılandaki pullardan bir kısmını inceleme imkanım oldu. En ufak bir parçanın bile tüylere benzerliği yoktu elbette. Tek benzerlik her ikisinin de saç, tırnaklar ve derimiz gibi keratin proteininden meydana gelmiş olmalarıdır. Gelişimleri de oldukça farklıdır. En temel farklılık, tüylerin bir folikülden ortaya çıkmasıdır. Bir folikül derinden gelişerek derinin dışına çıkan- epidermisin (dış deri) boru şeklindeki, aşağıya doğru sarkan uzantısıdır. Ve özelleşmiş canlı derinin bu borusu, çok derindeki bir büyüme matrisinin içerisinde tüy üretir. Sürüngen pulunun kesin olarak foliküllerle ilişkisi yoktur. Pulların tümü bir yaprak gibi dökülebilir, çünkü pullar hiçbir şey değildir. Fakat epidermisin içinde bağlanırlar, tüyler ise kendi foliküllerinden ortaya çıkarlar... eğer evrimciler gerçekten de bir delil göstermeyi istemiş olsalardı, tüylerin saçlardan evrimleştiğini ya da tam tersini iddia etmeleri gerekirdi. Tabii bu, memeliler ve kuşların bağımsız olarak sürüngenlerden evrimleştikleri inancına uymayacaktı.63
TÜYLERİN BÜYÜME ŞEKLİ, PULLARDAN ÇOK FARKLIDIR. Tüyler, pullardan sadece yapıları gereği farklı değildir. İzledikleri gelişim yolları da birbirlerinden tamamen farklıdır. Tüyler keratinositlerin (içinde keratin oluşan hücrelerin) artması ve farklılaşması ile büyürler. Epidermis (dış deri) tabakasındaki bu keratin üreten hücreler öldüklerinde arkalarında bir keratin yığını bırakırlar. Keratinler katı yapılar oluşturan güçlü, ama aynı zamanda esnek protein lifleridir. Tüyler beta-keratinlerden meydana gelir. Büyüyen tüyün dışındaki kılıf daha yumuşak olan alfa-keratininden oluşur. Tüyler papillae adı verilen ve deri altında bulunan oyuklar oluştururlar ve hemen hemen tüm vücudu sararlar. Her oyuk, tüy gelişmesini sağlayacak şekilde bol miktarda kan ile takviye edilir. Güçlü ancak hafif bir yapı olan tüyler, pullardan ve -ince, kalın, tüylü veya tüysüz- tüm deri çeşitlerinden farklıdır. (1) Tüy büyümesi dermisteki hücrelerin yoğunlaşması üzerine epidermisin kalınlaşmasıyla -bir plak (placode) ile- başlar. (2) Daha sonra bu plak, tüy tohumu denilen uzatılmış bir tüp oluşturur. (3) Tüy tohumu etrafında halka şeklinde çoğalan hücreler, tüyü meydana getiren folikülü (kesecik) oluştururlar. Folikülün dibindeki bu halka içinde, keratinositlerin sürekli üretimi, yaşlı hücreleri yukarı ve dışarı doğru iter. Bunun sonucunda boru şeklinde bütün bir tüy oluşur. İKİ YAPI ARASINDA EVRİM İMKANSIZDIR. Tüm bu aşamalar göz önünde bulundurulduğunda, tüyün belli bir amaç doğrultusunda geliştiği görülür. Tesadüflerin bir amaç doğrultusunda akıl ve bilinç gerektiren tasarımlar meydana getirmesi elbette ki mümkün değildir. Burada derin düşünen, temiz akıl sahipleri için Allah'ın sonsuz ilmi ve sanatı tecelli etmektedir. (4) En dış epidermal tabaka büyüyen tüyü koruyan geçici bir yapı olarak tüy kılıfını oluşturur. Bu arada iç epidermal katman, sonradan tüyün kancaları haline gelecek olan bir dizi bölüme ayrılır. (5) Bir pennacious tüyde sap çıkıntısı oluşana kadar, kancalar halka etrafında sarmal şekilde büyürler. Bu kancalar sapın sırt kısmında birleşirler. (6) Büyüme sürdükçe, tüyler kılıflarından çıkarlar. Daha sonra tüy düz şeklini almak için kıvrımlarını açar. Tüy asıl boyutuna geldiğinde, folikül halkası tüyün kökünde borumsu, basit bir sap oluşturur. |
Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, herşeyi kuşatandır. (Nisa Suresi, 126)
Evrimcilerin iddiasına göre sıkça rastlanması gereken ara geçiş formlarına tek bir örnek dahi yoktur:
Kuş tüyleri ile sürüngen pulları arasındaki büyük yapısal farklar ve kuş tüylerinin son derece kompleks bir tasarıma sahip olması, tüylerin pullardan evrimleştiği iddiasını tümüyle temelsiz bırakmaktadır. Evrimcilerin iddialarına göre, kuş tüyleri ile sürüngen pulları arasında çok sayıda ara geçiş formu olmalıdır. Fosil kayıtlarında sürüngen pulları, kuş tüyleri, deri veya memeli tüyleri vardır, ancak kuş tüylerine aşamalı bir geçiş olduğunu gösteren kısmen pul kısmen tüy benzeri yapılara hiçbir canlıda rastlanmamıştır. |
Tüyler kompleks yapılardır. Kuş fosili kayıtlarında aniden belirişlerinin açıklaması zordur, çünkü fosil kayıtlarında hiçbir ara geçiş yapısına rastlanmamıştır.64Yaklaşık kırkbeş yıl önce Kuşların Biyolojisi ve Karşılaştırmalı Fizyolojisi adlı kitabının "Kuşların Kökeni" başlıklı bölümünde, evrimci W. E. Swinton kanıt yokluğundan şöyle bahsetmekteydi:
Kuşların kökeni son derece türetimsel bir konudur. Sürüngenden kuşlara doğru değişen aşamaların fosil kanıtları yoktur.65Bugün bu durum hala değişmemiştir. Columbia Üniversitesi'nden evrimci bir biyolog "Sürüngen pulları ve en ilkel tüy arasındaki ara aşamalara ait tüm fosillerden yoksunuz."66 ifadeleriyle bu gerçeği dile getirmektedir. Evrimci paleontolog Barbara J. Stahl ise bu konu ile ilgili şu itirafta bulunmaktadır:
Tüylerin, sürüngen pullarından evrimleştikleri varsayımı, analizlerce doğrulanmamaktadır... Tüylerin kompleks yapısı göstermektedir ki, böyle bir yapının sürüngen pullarından evrimleşmesi olağanüstü derecede uzun bir zaman ve çok sayıda ara geçiş formu gerektirecektir. Bu zamana dek fosil kayıtları böyle bir varsayımı desteklememiştir.67
1861'de Langenaltheim yakınlarında bulunan ve literatürde "Londra türü" olarak bilinen bir Archæopteryx fosili. Fosil, Alman paleontolog Hermann von Meyer tarafından açıklandı ve daha sonra Londra Müzesi'ne satıldı. Fosildeki tüyler günümüz uçucu kuş tüyleri ile aynı yapıdadır. Archæopteryx fosilleri milyonlarca yıl öncesinde de kompleks tüy yapılarına ve uçma yeteneğine sahip kuşların varlığını göstermektedir. |
pullarla tüyler arasında bilinen hiçbir ara geçiş formu yoktur. Tüylerin pullardan nasıl meydana geldiği sorusu, kuşların sürüngenlerden evrimleştiği iddiasına karşı çıkmaktadır.68Bazı evrimciler, kuşların içi boş kemikleri olduğu için iyi fosil bırakmadıklarını öne sürerek konuyu örtbas etmek isterler. Oysa bu iddia kesinlikle doğru değildir. Özellikle belirli koşullarda, örneğin göl çevrelerinde, iç bölgelerdeki sulak ortamlarda ve denize yakın bölgelerde, kuşlar ve tüyleri çok iyi fosil bırakmaktadır. Nitekim bu bölgelerde kuş fosillerine sıklıkla rastlanmaktadır. Bugüne dek binlerce kuş fosili bulunmuştur ve bunların tümü mükemmel olarak oluşmuş tüylere sahiptir. Fosil kayıtlarında, yarı tüy-yarı pul veya yarı deri-yarı tüy yapılar bulunmadığı gibi, günümüzdeki tüylerden daha az gelişmiş bir tüye ait hiçbir yapıya da rastlanmamıştır. Larry Martin ve S. A. Czerkas, American Zoology dergisindeki bir makalelerinde "bilinen en eski tüyler... şekil ve mikroskobik detay açısından zaten moderndirler." demektedirler.69 Anatomist David Menton ise bu konuya şöyle değinmektedir:
Tüye az da olsa benzeyen, canlıya ya da fosile ait hiçbir pul örneği yoktur.Archæopteryx, modern kuşlar gibi kompleks tüylere sahiptir.70Bilinen en eski kuş olan Archæopteryx'in mükemmel şekilde korunmuş ve 150 milyon yıllık olarak belirlenen tüylerinin analizi sonucunda, her detayının günümüz kuş tüyleri ile aynı olduğu sonucuna varılmıştır.71 Daha 1910 yılında, zoolog W. P. Pycraft, Archæopteryx tüyünün günümüzde bilinen tam gelişmiş kuş tüylerinden hiçbir yönden farklı olmadığını belirtmiştir.72 O tarihten günümüze kadar elde edilen diğer Archæopteryx fosilleri de bu gerçeği değiştirmemiştir. Mezozoik dönemin (251-65 milyon yıl öncesi) sonlarına ait, kehribar içinde iyi korunmuş birçok kuş tüyü örneği bulunmaktadır. Bunların yanı sıra, günümüzde dinozorların derileri ile ilgili birçok bulgu da bulunmaktadır. Söz konusu fosillerin değerlendirilmesi sonucunda da, bunların, "tüy taşıyan derilere öncül olma özelliği taşımadığı" anlaşılmıştır.73Richard O. Prum ve Alan H. Brush'un Scientific American dergisinde yayınlanan "Which Came First: The Feather or the Bird?" (Hangisi Önce Oluştu? Tüy mü Yoksa Kuş mu?) adlı makalelerinde ise şu satırlar yer almıştır:
... tüylerin kökeni konusunun çözümündeki ilerleme, şimdi yanlış olduğu görülen yönlendirmeler tarafından kösteklendi: Tüyün sürüngen pullarından uzayıp ayrıldığı varsayımı ve tüylerin uçma gibi özel bir işlev için evrimleştiği spekülasyonları gibi. İlkel fosil tüylerinin olmaması da ilerlemeyi engelledi. Uzun yıllar boyunca en eski kuş fosili, Jurasik döneminin sonunda (yaklaşık 148 milyon yıl önce) yaşamış olan Archæopteryx lithografica'ydı. FakatArchæopteryx tüylerin nasıl evrimleştiğine dair hiçbir yeni anlayış getirmedi, çünkü kendi tüyleri bugünün kuşlarından neredeyse ayırt edilemezdi.74Evrimcilerin kuş tüylerinin nasıl evrimleştiği hakkındaki ön yargılı tutumları, "birbiriyle çelişen teoriler"in75 üretilmesine yol açmıştır. İddialara göre sürüngen pulları aşama aşama uzamış, saçaklanmış ve zaman içinde kuşun uçmasını daha kolaylaştıracak şekilde kuşu taşımaya elverişli hale gelmiştir.76 Cansız atomlardan oluşmuş bir pulun kendi kendine uzamaya karar vermesi, daha sonra bu pulun kuş tüyündeki detaylı tasarımı oluşturacak yapıya dönüşmesi mümkün değildir. Bu mantıksızlığın sürüngenin vücudunu kaplayan diğer tüm pullarda gerçekleşmesi ise daha da imkansız bir durumdur. Şuur sahibi olmayan pulların böyle bir karar almaları ve bilim adamlarını hayranlık içinde bırakan bir yaratılış harikası meydana getirmeleri mümkün değildir. Nitekim evrimcilerin iddilarını destekleyen böyle bir bilimsel kanıt da yoktur. Evrimci iddialar ancak hayal gücüne dayalı senaryolardır.
1. B. Taylor, The Bird Atlas, Dorling Kindersley, New York, 1993, s. 5. |
Fosil kayıtları tüylü dinozor iddialarını yalanlamaktadır:
Tüyler tamamen kuşlara özgü yapılardır ve sürüngen pulları ile kuş tüyleri arasında geçiş formu oluşturabilecek, bilinen hiçbir yapı yoktur. Longisquama gibi bazı örneklerde rastlanan uzunlamasına pulların yapısı hakkında yapılan spekülasyonlara katılmıyorum. Bunların tüy benzeri yapılar olduğu yönünde hiçbir somut kanıt yoktur.77
Vücudun çeşitli yerlerinde bulunan tüylerin her birinin görevi farklıdır. Kuşun karnındaki tüyle, kanat ve kuyruk tüyleri birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Büyük tüylerden meydana gelen kuyruk tüyleri dümen ve fren görevini yerine getirir. Kanat tüyleri ise, kanat çırpma esnasında açılarak yüzeyi genişletecek ve kaldırma kuvvetini artıracak bir yapıdadır. Kuşun kanadını aşağı doğru çırpması sırasında, tüyler birbirlerine yakın duruma gelerek, aralarından hava sızması engellenir. Kanatların yukarıya doğru kalkışı esnasında ise tüyler iyice açılarak aralarından havanın geçmesine elverişli bir pozisyon alır. |
Son 10 yıl içinde "tüylü dinozor" olarak ileri sürülen fosillerin gerçekte hepsi tartışmalıdır. Detaylı incelemeler, "tüy" olarak gösterilen yapıların, aslında derinin altındaki dökülmüş kolajen fiberleri (bağ dokusunu oluşturan ana protein lifleri) olduklarını göstermiştir.78Connecticut Üniversitesi'nde kuş tüyleri konusunda uzman olan Alan Brush da, bunların günümüzdeki kuş tüylerinde bulunan yapıdan yoksun olduklarına işaret etmiştir.79 Söz konusu tüy izleri üzerine yapılan spekülasyonlar, evrimci ön yargılardan kaynaklanmaktadır. Alan Feduccia'nın da belirttiği gibi "pek çok dinozor, hiçbir kanıtı olmamasına rağmen, aerodinamik ve tam uyumlu tüylerle kaplı gibi gösterilmiştir".80 Ancak zaman içerisinde ortaya atılan "tüylü dinozor" örneklerinin gerçekliği olmadığı ve bu çıkarımların taraflı yorumlardan kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. (Konunun detayları için bkz. Evrimci Fanatizme Bir Örnek: Sahte Fosil Archæoraptor; Hayali Dinozor-Kuş Bağlantıları bölümleri) Feduccia konuyu şu sözleriyle özetlemektedir:
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 17-18) |
Sonuçta, çeşitli bölgelerden iyi korunmuş derilere sahip pek çok dinozor mumyası bilinmesine rağmen, şimdiye kadar hiçbir tüylü dinozor bulunmamıştır.81Kaldı ki "tüylü dinozorlar" yaşamış olsa bile, bu dinozor-kuş evrimi iddiasına bir delil oluşturmaz. Çünkü söz konusu dinozorlarda var olduğu öne sürülen "tüyler", son derece özgün bir tasarıma sahip kuş tüylerine hiçbir benzerlik göstermemektedir. Ayrıca kuş tüylerinin kompleks tasarımlarının yanı sıra, biyokimyasal yapıları da çok farklıdır. Sözü edilen canlılarda ise kuş tüylerine benzer bir yapı kesinlikle bulunmamaktadır. Connecticut Üniversitesi'nde fizyoloji ve nörobiyoloji profesörü olan A. H. Brush'a göre "kuş tüylerinin protein yapısı diğer omurgalıların hiçbirinde görülmeyen, tümüyle özgün" bir yapıdır.82
Tüylerin önce yalıtım amaçlı geliştiği iddiası temelsizdir:
Hepsi tüylerin kökeni ve çeşitliliğini açıklamak için yetersizdir. Gerçekten bunlar, yeni fosil buluşlarını değerlendirmenin önünde bir engeldir.83Evrimciler, tüylerin uçuş dışında amaçlar için geliştiğini ileri sürerken, derideki pulların nasıl olup da tüy gibi bambaşka bir yapıya dönüştüklerine dair hiçbir açıklama getiremezler. Daha evvel de belirttiğimiz gibi bugüne kadar, pulların tüye veya ön ayakların kanata dönüştüğünü gösteren herhangi bir fosil kaydına rastlanmamıştır.84 Kuşların dinozorlardan geldiği teorisinin en tanınan eleştirmeni Alan Feduccia, dinozorların tüyleri olduğu hakkında hiçbir delil görmediği gibi, bundan sonra göreceği konusunda da ciddi şüpheleri olduğunu dile getirmektedir. Feduccia, tüylerle kaplı kanatların, "omurgalılar tarafından üretilmiş en kompleks uzantı organlar" olduğunu belirtmekte ve uçmayan bir canlının vücudunda tüy geliştirmiş olmasının imkansız olduğunu söylemektedir.85
Evrimciler açısından diğer bir problem ise, ısı yalıtımı için gerekli seleksiyonun, uçuş için gerekli olan seleksiyondan oldukça farklı olmasıdır. Çünkü ısı yalıtımı için gerekli olan tüy yapısı, uçmak için kullanılandan çok daha farklıdır. En iyi yalıtıcılar -kancalar uçuş tüylerini sertleştirdiği için- kancaları olmayan yumuşak tüylerdir. Bu yüzden, zaten iyi bir yalıtıcı olan yumuşak tüylerin kancalı bir yapı kazanması için bir gereksinim yoktur. Dolayısıyla evrimcilerin bu iddiaları ile, doğal seleksiyon mekanizmasının işleyişi birbiri ile çelişmektedir. Alan Feduccia da evrimci görüşlerine karşın, bu iddialara şöyle itiraz etmektedir:
Tüylerin her özelliği aerodinamik fonksiyona sahiptir. Hafiftirler, kaldırma kuvvetleri vardır ve kolaylıkla eski biçimlerine dönebilirler. Uçmak için böylesine tasarlanmış bir organın, nasıl olup da ilk başta başka bir amaca yönelik olarak ortaya çıktığını anlayamıyorum.86Örneğin tavuk gibi uçamayan kuşların tüyleri incelendiğinde bunların, uçan kuşlardaki tüylerden farklı olduğu görülür. Uçamayan kuşlarda tüyler, uçabilen kuşlardaki gibi aerodinamik yapıda değil,püskülleşmiş yapıdadır. Bu püsküller de memelilerin vücudunu kaplayan kıllarla benzerlik göstermektedir. Bu benzerlikle ilgili bilinmesi gereken şey, memelilerdeki kılların ısı yalıtımını çok sağlıklı bir şekilde düzenliyor olduklarıdır.87 Buna göre uçmayı mümkün kılmayan ve püskülleşmiş yapıda olan tüyler ısı yalıtımı açısından avantaj sağlayacaktır.
Bu avantaj ise ısı yalıtımından uçuşa geçildiğini varsayan evrimci senaryoya darbe oluşturmaktadır. Çünkü bu senaryoya göre ilk başta ısı yalıtımı için evrimleştiği varsayılan tüyler püskülleşmiş yapıda olmalıdır ve bu durumda sadece daha iyi ısı yalıtımı sağlayan, yani daha fazla püskülleşmiş tüyler doğal seleksiyonla seçilecektir. Dolayısıyla püsküllü yapıdan aerodinamik yapıya doğru olduğu varsayılan ilerlemeler elenecektir.
Tüy yapısının ısı yalıtımından sonra uçmak üzere özelleşeceğini gösteren hiçbir kanıt yoktur. Hatta uçamayan kuşlardaki kıl benzeri tüyler, bu hayali sürecin aslında tam aksi yönde çalışmasını gerektirir. Sonuç olarak bu durum göstermektedir ki: Evrimciler hayal kurmaktadırlar. Kuş tüylerinin sürüngen pullarından evrimleştiği varsayımı hem kendi içinde tutarsız bir iddiadır hem de fosil kayıtlarında bunu destekleyen hiçbir kanıt yoktur.
57. Jonathan Sarfati, Refuting Evolution: A Response to the National Academy of Sciences, Teaching About Evolution and the Nature of Science, Master Books, ABD, 1999, s. 64; [Richard Dawkins, Climbing Mount Improbable, Penguin Books, England, 1996, s. 113.].
58. A. H. Brush, "On the Origin of Feathers", Journal of Evolutionary Biology, cilt 9, 1996, s. 132.
59. Alan Feduccia, The Origin and Evolution of Birds, Yale University Press, New Haven, CT, 1996, s. 130.
60. Ernst Mayr, Systematics and The Origin Of Species, Dove, New York, 1964, s. 296.
61. A. C. Lucas, P. R. Slettenhein, Avian Anatomy: Integument, GPO, Washington, D.C., 1972.
62. A. H. Brush, "On the origin of feathers", Journal of Evolutionary Biology, cilt 9, 1996, s. 131-142.
63. "Bird Evolution Flies out the Window", An anatomist talks about Archæopteryx: David Menton with Carl Wieland, Creation Ex Nihilo, cilt 16, no. 4, Temmuz-Ağustos 1994, s. 16-19.
64. Xing Xu, Zhi-Lu Tang, Xiao-Lin Wang, "A therizinosauroid dinosaur with integumentary structures from China", Nature, cilt 399, 1999, s. 350-354.
65. W. E. Swinton, "The Origin of Birds", Biology and Comparative Physiology of Birds, ed. A. J. Marshall, Academic Press, New York, 1960.
66. W. J. Bock, "Explanatory History of the Origin of Feathers", American Zoology, cilt 40, 2000, s. 480.
67. Barbara J. Stahl, Vertebrate History: Problems in Evolution, Dover Publication, New York, 1985, s. 349-350.
68. Barbara J. Stahl, Vertebrate History:Problems in Evolution, Dover Publication, New York, 1985, s. 349-350.
69. Larry Martin, S. A. Czerkas, "The Fossil Record of Feather Evolution in the Mesozoic", American Zoology, cilt 40, 2000, s. 687.
70. "Bird Evolution Flies out the Window", An anatomist talks about Archæopteryx: David Menton with Carl Wieland, Creation Ex Nihilo, cilt 16, no. 4, Temmuz-Ağustos 1994, s. 16-19.
71. K. Parkes, "Speculations on the Origin of Feathers", Living Bird, cilt 5, 1966, s. 77.
72. W. P. Pycraft, "Animal Life: an Evolutionary Natural History", A History of Birds, cilt 2, Methuen, London, s. 39.
73. Larry Martin, S. A. Czerkas, "The Fossil Record of Feather Evolution in the Mesozoic", American Zoology, cilt 40, 2000, s. 687.
74. Richard O. Prum, Alan H. Brush, "Which Came First the Feather or the Bird?", Scientific American, Mart 2003, s. 84-93.
75. K. Parkes, "Speculations on the Origin of Feathers", Living Bird, cilt 5, 1966, s. 77.
76. W. P. Pycraft, "Animal Life: an Evolutionary Natural History", A History of Birds, cilt 2, Methuen, London, s. 39.
77. Alan Feduccia, "On Why Dinosaurs Lacked Feathers", The Beginning of Birds, Eichstatt, West Germany, Jura Museum, 1985, s. 76.
78. Ann Gibbons, "Plucking the Feathered Dinosaur", Science, cilt 278, no. 5341, 14 Kasım 1997, s. 1229-1230.
79. Ann Gibbons, "Plucking the Feathered Dinosaur", Science, cilt 278, no. 5341, 14 Kasım 1997, s. 1229-1230.
80. Alan Feduccia, The Origin and Evolution of Birds, Yale University Press, 1999, s. 130.
81. Alan Feduccia, The Origin and Evolution of Birds, Yale University Press, 1999, s. 132.
82. A. H. Brush, "On the Origin of Feathers", Journal of Evolutionary Biology, cilt 9, 1996, s. 132.
83. Richard O. Prum, "Development and Evolutionary Origin of Feathers", J. Experimental Zoolgy, cilt 285, s. 292.
84. David Menton, "Bird evolution flies out the window", Creation, cilt 16, 1996, s. 16-19.
85. Ann Gibbons, "New Feathered Fossil Brings Dinosaurs and Birds Closer", Science, cilt 274, 1 Kasım 1996.
86. Douglas Palmer, "Learning to Fly", New Scientist, cilt 153, 1 Mart 1997, s. 44.
87. Alan Feduccia, The Origin and Evolution of Birds, Yale University Press, New Haven, CT , 1996, s. 130.
HER TÜY ÇEŞİDİNİN BELLİ BİR AMACA HİZMET ETMESİ, BİR YARATILIŞIN GÖSTERGESİDİR Tüyleri oluşturan kısımların -tüy sapları, tüycükler, kancalar- şekillerindeki farklılıklar tüylerin kullanım amacına yönelik özel olarak tasarlanmıştır. Pennaceous tüyler, sıkı birleşik bir yüzey oluşturmak için komşu tüycüklere kancalarla kilitlenir. Bu tür bir tüy yapısı uçuş için ideal bir tasarımdır. Plumulaceous tüylerde ise tüyün gövdesini oluşturan sap kısmı yoktur. Tüy demetler halinde karışık halde bulunurlar. Bu tür bir kabarık yapı da ısı yalıtımı için idealdir. 1. W. J. Bock, "Explanatory History of the Origin of Feathers", American Zoology, vol. 40, 2000, s. 479. |
Kuş tüylerinde bulunan siyah, kahverengi ve gri pigmentler kuşun kanında, kırmızı ve sarı pigmentler ise yağında bulunur. Lipokrom pigmentleri, kırmızı, turuncu ve sarı renkleri, melanin ise siyah, kahverengi, kızıl kahve ve gri renkleri üretirler.1Kuşlarda görülen renk kuşağı, boyun ve kuyruk tüylerinde bulunan mavi parlaklıklar, bu iki pigmentten ve ışığın farklı dağılımından kaynaklanır. Ayrıca, tüyün üzerinde bulunan ve ancak mikroskopla görülebilen çıkıntılar, adeta bir dağıtım mekanizması olarak hareket ederler ve üzerlerine düşen ışığı, ışık tayfındaki tüm renklere dağıtırlar. Bu ve daha pek çok sistem, kuşlarda canlı renkleri oluşturmak için kullanılır. Bir kuş, sahip olduğu özelliklerin, tüylerindeki birbirinden güzel renklerin, estetik görünümünün farkında değildir. Örneğin bir tavus kuşu, tüylerini açtığında oluşan ihtişamlı görünümün, renk ve desenlerindeki güzelliğin şuurunda değildir. Bunu ancak insan takdir edebilir ve bu güzellikten ancak insan zevk alabilir. Allah'ın yarattığı bu güzellikler karşısında insana düşen, Rabbimiz'e şükretmek, O'nun sanatını ve gücünü gereği gibi takdir edebilmektir. 1. C. Hickman, L. Roberts, A. Larson, Integrated Principles of Zoology, McGraw- Hill, New York, 2001, s. 588. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder