Kuşları kara canlılarından ayıran bu özelliklerin hiçbiri rastlantısal mutasyonlarla ortaya çıkamaz. Eğer tesadüf eseri bu özelliklerden herhangi birisinin mutasyonlarla meydana geldiği varsayılsa bile -ki bu imkansızdır- bu özellik tek başına hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Uçmak için gerekli olan yüksek miktarda enerjiyi sağlayan metabolizmanın oluşması, hava tipi bir akciğer olmaksızın hiçbir işe yaramayacak, aksine yetersiz oksijen alımından dolayı canlının boğularak ölmesine yol açacaktır. Öncelikle hava tipi akciğerin oluşması durumunda ise, canlı gereğinden çok oksijen alacak, bunun sonucunda yine zarar görecektir.
Aynı şekilde soğukluk uyandıran bir görüş de, geçmiş zamanlara ait bazı sürüngenlerin, farklı organları etkileyen tesadüfi mutasyonların neden olduğu küçük, derece derece değişikliklerle kuşlara dönüştüğüdür. Gerçekten de insan, sadece eş zamanlı olarak pulların tüylere, katı kemiklerin içi oyuk organlara dönüşmesi, vücudun farklı birçok bölümünde hava keselerinin gelişmesi, atletik oranlarda omuz kasları ve kemiklerinin gelişimi için Monod'un çarkının kaç kere dönmesi gerektiğini düşünse, tüyleri ürperir. Ve bedensel yapının böyle tahrip edilmesi, boşaltım gibi iç sistemlerdeki temel değişiklikleri de beraberinde getirmektedir. Kuşlar … azotlu atık maddelerini ağır bir safranın içinde sulandırmak yerine, bunu kloaka yoluyla yarı katı bir durumdaki böbreklerden dışarı atarlar. Aynı zamanda kör tesadüfle soğukkanlılıktan sıcakkanlılığa küçük (!) bir geçiş sorunu vardır. Havada uçan sürüngen meydana getirmek… için gereken özelliklerin sonu yoktur.113Tüm bunlar bizi tek bir sonuca ulaştırır: Kuşların dinozorlardan evrimleşmiş olmaları imkansızdır, çünkü böyle bir evrimi meydana getirecek ve iki canlı grubu arasındaki büyük farklılıkları ortadan kaldırabilecek bir mekanizma yoktur. Bunu evrimci bilim adamları dahi kabul etmektedirler. Bu deliller bir kez daha "dino-kuş" varsayımının Darwinist efsanelerden biri olduğunu göstermektedir.
113. Arthur Koestler, Janus: A Summing Up, Picador Books, London, 1983, s. 175.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder